15 Kasım 2015 Pazar

Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
337
AİLE VE ÇOCUK İLİŞKİSİNDE İNTERNETİN YERİ: NİTEL BİR ARAŞTIRMA
Yrd. Doç. Dr. Ali Murat Kırık
Marmara Üniversitesi
İletişim Fakültesi
murat.kirik@marmara.edu.tr
Özet
İnternet çağımızın en önemli teknolojisi durumunda olup dünya genelinde yer alan milyonlarca bilgisayarın bir
arada bağlantılı bir şekilde bulunduğu geniş bir ağdır. Her yaştan her kullanıcı internet teknolojisine yoğun bir
şekilde ilgi göstermektedir. Toplum ve teknoloji birbiriyle sürekli etkileşim halindedir. Aile ise toplumun temel
taşını oluşturmaktadır. Bu çalışma ise ebeveynlerin internete yönelik bakış açılarını belirlemek amacıyla
yapılmıştır. Araştırmada çocuk ve aile ilişkisi internet üzerinden irdelenmiştir. Bu amaca yönelik olarak 50
ebeveyne internet ile ilgili 5 farklı açık uçlu soru yöneltilmiştir. Ebeveynlerin sorulara verdikleri cevaplar nitel
araştırma teknikleri kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma neticesinde ebeveynlerin internet konusunda yeterli
bilgi düzeyine sahip olmadığı ortaya çıkmış ve konuya yönelik çözüm önerileri sunularak çalışma
sonlandırılmıştır.
Anahtar Sözcükler: İnternet, aile, nitel araştırma, internet okur-yazarlığı, etkileşim.
PLACE OF INTERNET IN FAMILY AND CHILD RELATIONSHIP: QUALITATIVE RESEARCH
Abstract
Internet is the most important technology of our age. The Internet, is the large network of millions of
computers around the world that are all connected to one another. Users of all ages are interested in internet
technology intensively. Society and technology are in continuous interaction with each other. Family is the
cornerstone of society. This study was made to determine the perspectives towards the internet of parents.
Research has examined the child and family relationships over the internet. For this purpose, 5 open-ended
questions were asked to parents about the internet. Answers of parents were examined and analyzed
qualitative research methods. As a result of the research experience of the parents revealed that lack of
information on the internet and solutions are presented.
Key Words: Internet, family, qualitative research, Internet literacy, interaction.
GİRİŞ
Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan en küçük insan topluluğu olmasına rağmen toplumun temel taşı
durumundadır. Birey doğduğu andan itibaren ailesiyle tanışmakta ve aile bireyleriyle iletişim kurmaktadır.
Böylelikle sosyalleşme süreci başlamakta, hayata dair deneyim ve bilgiler elde edilmektedir. Sosyalleşmenin ilk
aşaması aile içerisinde gerçekleşmektedir. Özellikle aile bireylerinin karakteri, davranışları ve hayata bakış açıları
çocuğun gelişim sürecine doğrudan etki etmektedir. Bu açıdan ailenin çocuk gelişimindeki önemi yadsınamaz
derecede büyüktür.
İlk eğitim okuldan önce aile içerisinde gerçekleşmektedir. Anne ve babalar, çocuğun hayata dair bilinçlenmesini
sağlamaktadır. Çocuk ve aile üzerine önemli çalışmaları bulunan Haluk Yavuzer, ailenin çocuk üzerindeki rolünü
sekiz başlık altında sıralamaktadır (2012: 132):
Aile, çocuğun toplum tarafından kabul görmesine yardımcı olmaktadır.
Aile, çocuğun sosyal hayatta ve çalışma ortamında başarılı olabilmesi için yönlendirici bilgiler
sunmaktadır.
Aile, çocuğun karakter ve yeteneklerinin ortaya çıkmasında yol gösterici olmaktadır.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
338
Aile, çocuğun hayatta karşılaştığı ya da karşılaşacağı problemlerin çözümüne yardımcı olmaktadır.
Aile, toplum tarafından kabul görmüş tutum ve davranışları çocuğa aşılamaktadır.
Aile, çocuğun gelecekte zorluk çekmemesi adına güven duygusunu kazandırmaktadır.
Aile, ahlaki alışkanlıkların kazanılmasında çocuğa örnek olmaktadır.
Aile çocuğun sosyalleşebilmesi adına çocuk için rol model olmaktadır.
İletişim teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte hızlı bir toplumsal değişim yaşanmaya başlamıştır. Bu değişimden
toplumun en küçük yapı taşı olan ailenin de etkilendiğini söylemek mümkündür. Özellikle internet
teknolojisinin gelişim göstermesi toplumsal ilişkilerin daha çok sanal bir boyut kazanmasına neden olmuştur. Bu
çalışmada kitle iletişiminin farklı boyutlar kazanmasını sağlayan internet teknolojisinin aile ve çocuk ilişkisi
içerisindeki etkisi derinlemesine irdelenecek ve internet okuryazarlığının aile açısından taşıdığı öneme
değinilecektir. Çalışmada internet okuryazarlığının her yaştan her kesime kazandırılmasının gerekçeleri
aktarılacak ve internet konusunda çocuklardan önce ebeveynlerin bilgilendirilmesi gerektiği savunulacaktır.
Aile ve Çocuk Etkileşimi
Çocuklar, ailelerin olduğu kadar ülkelerin geleceğinin güvencesi durumundadır. Çocukların yetişmesi ve toplum
tarafından kabul görmesi noktasında ailelere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Anne ve babalarının
tutum ve davranışları, yetiştikleri ortam ve demografik özellikleri çocuğun kişilik özelliklerini derinden
etkileyebilmektedir. Çocukların başarılı ve sağlıklı bireyler olarak yetişebilmeleri için baskı ve stresten uzak
ortamlara gereksinim vardır. Özellikle Türk toplumunda çocuğun daha çok anne tarafından büyütüldüğü
varsayımı bulunmaktadır. Fakat değişen yaşam koşullarıyla birlikte gerek baba, gerekse de anne çalışmak
zorunda olduğundan ebeveynler müşterek olarak çocuklarını büyütmek durumundadır. Dolayısıyla toplumun
genelinde çocuk bakımımdan anneler kadar babalar da sorumludur. (Özyürek, Şahin, 2005: 20) Annenin de
ekonomik özgürlüğe sahip olması aile yapısını köklü bir şekilde değiştirmekte ve çocuğun gelişim sürecine
doğrudan etki etmektedir.
Çocuk ve aile etkileşimini olumsuz yönde etkileyen en temel unsur ise şiddettir. Şiddet “kişiye zarar verici
eylem” olarak ifade edilmektedir. Şiddet sadece aileyi değil, toplumun genelini de olumsuz yönde
etkilemektedir. Özellikle aile içi şiddet günden güne artış göstermektedir. Fiziksel, duygusal, siyasal ya da cinsel
boyutlarda kendisini gösteren şiddet ailelerin geleceğini tehlikeye atmaktadır. Güler, Uzun, Boztaş ve
Aydoğan’ın da ifade ettiği gibi şiddet uygulayanların %95’i erkek olmakla birlikte şiddete maruz kalanların
%90’dan fazlası ağırlıklı olarak kadın ve çocuklardır. (2002: 128) Şiddete maruz kalan annelerin çocuklarına
şiddet uygulaması ise düşündürücü bir diğer noktadır.
Çocuk doğduğu günden itibaren yaşadığı çevreye duyarsız kalamamaktadır. Şiddet ortamında yetişen ve sürekli
şiddet gören çocuk zamanla saldırgan, kendine güvensiz bir kişi durumuna gelmektedir. Çünkü davranış
bozuklukları 0-6 yaş döneminde ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde şefkatli bir ortamda yetişen, ebeveynlerinden
sevgi gören çocuk özgüven ve cesaret kazanmaktadır. Ancak anne ve babası tarafından sürekli sevgi gösterilen
çocuk da şımarabilmekte, suça ve mutsuzluğa sürüklenebilmektedir. Bu nedenle ailenin çocuğa göstereceği
sevgi ve ilgiyi de dozunda bırakması gerekmektedir. Bireyin kişilik özelliklerinin oluşumu 12 yaşına kadar devam
etmektedir. (Solak, 2008: 29-32) Bu süreç içerisinde anne ve baba çocuğa karşı sergilediği her davranışa dikkat
etmelidir. Şu unutulmamalıdır ki çocuk, kişilik gelişiminde rol model olarak ebeveynlerini almaktadır.
Ailesi ile birlikte sağlıklı iletişim kurabilen çocuk, daha rahat bir şekilde sosyal ilişkilerini yürütebilmektedir.
Hunter, çocukların gözlem yoluyla öğrendiğini vurgulamaktadır. Çocuklar genellikle, anne ve babalarının
davranışlarını taklit etmekte ve böylelikle ebeveynleriyle özdeşleşmektedir. Ebeveynlerin sergiledikleri her türlü
davranışı akli süzgeçlerinden geçirmesi gerekmektedir. Çocuğun sağlıklı tutum ve davranışlar sergileyebilmesi
için öncelikle anne ve babaların anlayışlı olması şarttır. Bununla birlikte ailelerin ekonomik koşulları da çocuğun
gelişim sürecine etki etmektedir. Maddi anlamda sıkıntı çeken ailelerin çocukları kimi zaman hayatta çeşitli
sorunlarla karşı karşıya kalabilmektedir. (Çağdaş, Seçer, 2002: 60). Ancak ekonomik bakımdan zengin olan
ailelerin çocukları da şımarık bir şekilde yetiştirilebilmektedir. Bu noktada aileye önemli görev ve sorumluluklar
düşmektedir.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
339
Ailenin birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi çocuğun sağlıklı bir gelişim süreci içerisinde yetişmesi
açısından büyük önem arz etmektedir. Çünkü aile ortamı içerisinde sağlıklı iletişim kuramaya çocuk, dış dünya
ile kurmuş olduğu ilişkilerde çoğu zaman zorluk çekebilmektedir. Anne ve babanın sürekli kavga ettiği, ego
kavgasına giriştiği karmaşık bir ortamda çocuğun düzenli bir hayat sürmesi oldukça zordur. Portes ve arkadaşları
görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen sürekli tartışan ebeveynlerin yaratmış olduğu olumsuz ortamdan
çocukların etkilenmesinin doğal olduğunu belirtmektedir. (Demircioğlu, Şahin, Günindi, 2011: 95) Ailenin
iletişim sorunu yaşaması birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Saygı ve sevgi ortamının yok olması bu
sorunların temelini oluşturmaktadır. Böylelikle çocuk giderek sorumsuzlaşmakta ve vazifelerini gerektiği ölçüde
yerine getirememektedir.
Çocukların yetiştirilmesi noktasında ebeveynler farklı yöntemler kullanmaktadır. Anne ve babanın hayata bakışı,
yaşam tarzı ve çocukların sergiledikleri tavırlar yöntemlerin farklılaşmasına neden olmaktadır. Ebeveynlerin
birçoğu çocuğu sürekli kontrol altında tutmayı amaçlamaktadır. Bu durum çocuğun ikileme düşmesine neden
olmakta ve anlam dünyası belirsizleşmektedir. Ebeveynler zorlamanın olmadığı durumlarda çocuğun iyi eğitim
alamayacağını düşünmektedir. Ancak bu pek doğru bir kanı değildir. Aksine çocuk ve aile etkileşiminde önemli
olan anne ve babanın davranışlarıdır. Anne ve babanın davranışlarını örnek alan çocuk, hayatını onlardan
gördüğü ve öğrendiği hareketlere, tutum ve davranışlara göre şekillendirmektedir. (Demiriz, Öğretir, 2007: 107)
Anlaşılacağı üzere çocuk doğduğu günden itibaren anne ve babasına ihtiyaç duymakta ve onları
gözlemlemektedir. Ebeveynlerin bu noktaları sürekli göz önünde bulundurması gerekmektedir.
Ebeveynler ve çocuk sürekli iletişim içerisindedir. Bu açıdan aile yaşanan herhangi bir olay çocuğun
psikolojisinin bozulmasına neden olabilmektedir. Çünkü annenin ya da babanın yaşamış olduğu herhangi bir
olay doğrudan çocuğu da ilgilendirmektedir. Bu olaylar arasında hastalık, doğal afetler, zorunlu göç… vb. yer
almaktadır. Ailelerin kimi zaman ekonomik zorluklar yaşaması oldukça doğaldır. Aile içi kavgaların büyük bir
çoğunluğu ekonomik nedenlerden dolayı çıkmaktadır. Şayet aileler bu ortamdan etkilenir ve çocuğa da ruh
hallerini yansıtırlarsa çocuğun gelişimi adına önemli problemler meydana gelebilmekte ve çocuk çok sevdiği aile
ortamından soğuyabilmektedir. Çocuğun en büyük korkusu ölüm değil, anne ve babasından ayrı kalmaktır.
(Yörükoğlu, 2000: 86-87) Bu açıdan aile içerisinde yaşanan her türlü sorun doğrudan çocuğun etkilenmesine
neden olmaktadır. Çocuğun aile bireyleri ile kurduğu iletişim yaşadıkları ve öğrendiklerine göre değişiklik
gösterebilmektedir. Anne ve baba bu iletişimi sürekli sıcak tutmak durumundadır.
Çocuğun birey olarak yetiştirilebilmesi büyük önem taşımaktadır. Bunu sadece bilinçli anne ve babalar
gerçekleştirebilmektedir. Bu açıdan ebeveynler öncelikli olarak çocuğa kendi değerlerini tanıtmak zorundadır.
Doğru ve yanlış eylemlerin neler olduğunu örneklerle açıklamak durumundadır. Fakat çocuğa yönelik yapılan en
büyük yanlış onu ödül ve cezadan yoksun olarak yetiştirmektir. (Atabek, 1998: 80-81) Ödül ve ceza çocuğun
bütün hareketlerinin denetim altında tutulmasını sağlamaktadır. Çocuk gelişim safhasında isteyerek ya da
istemeyerek hatalı davranışlar içerisinde bulunabilmektedir. Ebeveynlerin yapılan hataları dikkate almamaları
ve çocuğu uyarmamaları, çocuğun kişilik gelişimine doğrudan etki etmektedir. Çocuk ödül ve ceza yolu
aracılığıyla bireyselleşmekte ve yaşadığı çevreyi, dünyayı idrak edebilmektedir. Ancak bu noktada dikkat
edilmesi gereken başka bir ayrıntı bulunmaktadır. Çocuğun yaptığı hataları şiddetle cezalandırmak yanlışların en
büyüğüdür. Bilinçsiz aileler kaba kuvvet kullanarak çocuğun cezalandırılacağını düşünmektedir. Küçük yaşlarda
şiddetle tanışan çocuğun bilinçaltında yaşamış olduğu bu kötü sahneler, hayatının her noktasında karşısına
çıkmaktadır. Bu açıdan ebeveynler çocuğa sağduyu ile yaklaşmalıdır.
Etkileşimli Sanal Bir Dünya: İnternet
Teknolojinin hızlı bir şekilde gelişim göstermesiyle birlikte internet hayatın her noktasına girmiş bir durumdadır.
Bilgi, fotoğraf, görüntü, haber, metin ve verinin hızlı bir şekilde iletilebilmesi, oyun, elektronik posta, video
konferans, sohbet odaları, sosyal paylaşım ağları gibi hizmetlerin varlığı internet teknolojisini çağımızın
vazgeçilmezi durumuna getirmiştir. Bununla birlikte dezenformasyon (bilgi çarpıtma), bilgi kirliliği ve tekrarı,
sahtecilik, fikir korsanlığı, yasa dışı işlemlerin internet üzerinden gerçekleştirilmesi bu teknolojinin
dezavantajları arasında yer almaktadır. (Fuchs, 2013: 1) Olumsuz özelliklerine rağmen internet, iletişim alanının
yeniden biçimlendirilmesini sağlamış ve etkileşim unsurunu bünyesinde barındıran yapay bir dünyanın
oluşumunu sağlamıştır.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
340
İnternet gelişim gösterdiği ilk günden itibaren üzerine büyük tartışmalar yürütülen bir teknoloji olmuştur. En
basit tanımıyla internet; bilgisayarlar arası dosya aktarımını gerçekleştiren sisteme verilen addır (Peterson,
2013: 4). Daha kapsamlı bir tanımla internet; “iki veya daha çok sayıda bilgisayarın birbirleriyle bağlantısı
anlamına gelen bilgisayar ağlarının aralarında tekrar bağlantı kurmasıyla oluşan ve bu şekilde gittikçe büyüyüp
gelişen, dünya çapında yaygın bilgisayar ağlarına dayalı bir iletişim sistemidir.” (İçel, 1998: 407) World Wide
Web’in ortaya çıkışı interneti daha popüler bir duruma getirmiş, Web 2.0 sanal dünyada etkileşim olgusunun
meydana gelmesini sağlamıştır. Bu sayede internet genel kullanımdan özel kullanıma doğru hızlı bir ivme
kazanmıştır.
Etkileşim olgusunun ortaya çıkmasıyla birlikte aktif kullanıcılar meydana gelmiş, tek yönlü iletişim yerini çok
yönlü iletişime bırakmıştır. Etkileşimli web uygulamalarının kullanıcı denetiminde olması ve bu uygulamalar
arasından seçim yapabilme imkânı internetin yaygınlaşmasını sağlamaktadır. Günümüzde internet tabanlı
teknolojiler hızlı gelişim göstermekle birlikte, internet ürünü teknolojilerin ömrü bir o kadar kısadır. Aynı
zamanda internet yeni bir ekonomik alan oluşturmakta, kullanıcılar yarı ya da tam zamanlı bir şekilde bu
teknolojiden gelir elde edebilmektedir. 2000’li yıllarla birlikte internet teknolojisinin alt yapısı yenilenmeye
başlamış, ADSL sisteminin gelişim göstermesiyle birlikte bu teknoloji ucuzlamış ve yaygın bir hal almıştır.
(Gülnar, Balcı, 2011: 407) Bu sayede internet dünya çapında faydalanılan teknolojik bir sistem olmuş, internet
aracılığıyla uzaktan eğitimi faaliyetleri ön plana çıkmaya başlamıştır. (Kaya, 2002: 8)
İnternet sürekli gelişim gösteren ve dünya genelinde nüfuzunu arttıran etkin bir kitle iletişim aracı durumuna
gelmiştir. İnternetin etkisini bu denli arttırmasında sosyal medyanın rolü büyüktür. Facebook, Twitter, Linkedin
gibi sosyal paylaşım ağları internet teknolojisine olan ilgiyi giderek arttırmaktadır. İnternet tabanlı bir şekilde
gelişim gösteren sosyal medyanın ana özelliklerini aşağıdaki şekilde sıralayabilmek mümkündür: (Mavnacıoğlu,
2009: 64).
Kullanıcılar, zaman ve mekân sınırlaması olmadan paylaşım yapabilmekte ve karşılıklı bir şekilde görüş
alışverişinde bulunabilmektedirler.
İletişim belli kurallar içerisinde değil, daha samimi bir ortamda gerçekleşmektedir.
Kullanıcıların üretmiş oldukları içerikleri mobil ortamlar aracılığıyla da paylaşabilmektedir.
Kullanıcılar kendi arkadaşlarını ve sosyal çevresini sosyal paylaşım ağları aracılığıyla takip edebilmekte,
paylaşılan içeriklere yorum yapabilmektedir.
Sosyal medya bilgi kirliliği sağlamakta ve kimi zaman dezenformasyon kaynağına dönüşebilmektedir.
Kullanıcılar sosyal medyada hem takip eden hem de edilen durumuna düşmekte ve mahremiyet
zedelenmektedir.
İnternet teknolojisinin güç kazanması bilgi ve veriye ulaşım açısından kolaylık sağlamış, böylelikle diğer kitle
iletişim araçları üzerinden yayınlanan, sunulan içeriğe erişim imkânı ortaya çıkmıştır. Yeni medya üzerine
araştırmalar yapan Manuel Castells, enformasyon ve bilgi teknolojilerinin toplumsal hayatı değiştirdiğini
savunmaktadır. Ona göre; gerçek anlamda kitlesel bir iletişim gerçekleştirebilmek için internet ve kablosuz
teknolojilere ihtiyaç duyulmaktadır. Castells, internetin yüz yüze iletişime farklı boyutlar kazandırdığını
belirterek ağ toplumunun haberleşme teknolojilerinden fazlasıyla faydalandığını ifade etmektedir. (2012: 229)
Castells’in de belirttiği gibi internet yaş sınırlamasını ortadan kaldırmaktadır. Her yaştan, her kesimden, her
ülkeden farklı niteliklere sahip katılımcılar oluşan bu sanal cemaatin bir üyesi olabilmektedir. Başta sosyal
medyanın etkisiyle birlikte internet toplumsal bir katılım ortamı oluşturmuş, baskın ve tekdüze özellikler taşıyan
geleneksel medyanın etkisini kırarak alternatif demokrasi ortamları meydana getirmiştir. (Dahlgren, 2009: 153)
Sayısallaşan dünyanın etkisiyle birlikte bireylerin psikolojik, sosyolojik, ekonomik yapıları değişikliğe uğramaya
başlamış, internet her ortamda başvurulan önemli bir kaynak durumuna gelmiştir.
Aile ve Çocuk Perspektifinden İnternete Bakış
İnternetin yaygınlaşmaya başlaması sanal bir iletişim sisteminin oluşmasına neden olmuştur. Sanal iletişim ile
birlikte geleneksel medya giderek çehresini değiştirmeye başlamış, böylelikle yeni medya adı verilen kapsamlı
bir teknoloji ortaya çıkmıştır. Yakınsama (yöndeşme) imkânı tanıyan internet birçok kitle iletişim aracını
bünyesinde barındırır bir hale gelmiştir. Sanal iletişim sosyal paylaşım ağları aracılığıyla kapsama alanını
arttırmaktadır. (Kırık, 2013: 71) Toplumun en küçük birimi olan aile bireyleri açısından da internet ayrı bir
öneme sahiptir.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
341
Çağımızda internet hayatı kolaylaştırması, farklı uygulama ve hizmetleri bünyesinde barındırması açısından
çocukların yoğun ilgi gösterdiği kapsamlı bir teknolojidir. Yeni medya çağının etkisiyle birlikte çocuklar
internetle çok erken yaşlarda tanışmakta ve bu teknolojiye yetişkinlerden çok daha kolay adapte olmaktadır.
İnternet, çocukların soyutlama yeteneklerini geliştirmekte, yaratıcılık ve eleştirel düşünme potansiyellerini
arttırmaktadır. Bununla birlikte internetin birçok olumsuz yönü de bulunmaktadır. Bağımlılık ve çocuğun sürekli
sanal ortamda bulunmak istemesi aileleri çoğu zaman endişelendirmektedir. (Arman, Bereket, Ateş: 2011: 165-
166) Kendini sürekli yalnız hisseden, ifade etmekte zorlanan çocuklar için internet kaçış ortamı oluşturmakta ve
onları yaşanan gerçeklikten koparmaktadır. Ayrıca sosyal ağlarda gezinme ve arkadaş bulma isteği çocuğu
internet ortamına bağımlı bir hale getirmektedir.
Sosyal paylaşım ağları ve sohbet odaları çocukların yoğun ilgisine sahne olmaktadır. Bazı sohbet odaları cinsel
içerikli olabilmektedir. Çocuk, yaşını ve kimliğini saklayarak bu odalara girebilmekte, neticesinde büyük
tehlikelerle karşı karşıya kalabilmektedir. Zararsız gibi görünen sohbet odaları hakkında ebeveynlerin
birçoğunun gereken ölçüde bilgi birikimi mevcut değildir. (Freeman-Longo, 2000: 79) İnternet ortamında
iletişim daha çok kelimeler ve semboller üzerinden gerçekleşmektedir. Kullanıcılar fiziksel bir biçimde değil
sanal birliktelik aracılığıyla karşılıklı bir şekilde iletişim kurmaktadırlar. Dolayısıyla algı düzeyi kimi zaman
düşebilmekte ve iletişim kopuklukları yaşanabilmektedir. Sadece çocuklar değil, ebeveynler de sohbet odaları
ve sosyal paylaşım ağlarına ilgi gösterebilmektedir. Çocukların ebeveynleri örnek aldığı ve taklit ettiği
düşünülürse anne ve babaların internet karşısında çok daha dikkatli olmaları gerektiği anlaşılacaktır.
Anne ve babalar çocuklarına daha iyi bir eğitim imkânı sunabilmek ve onları topluma faydalı bireyler olarak
yetiştirebilmek için evlerine bilgisayar almakta ve internet bağlatmaktadırlar. Kimi aileler ise internetin zararlı
olduğu düşünerek çocukları sanal ortamdan uzak tutmaya çalışmaktadır. Bunun üzerine çocuk internet kafelere
gitmekte, bilinçsiz bir şekilde sanal dünyada vakit geçirmektedir. Çocuğun denetimsiz bir şekilde internet
karşısında vakit geçirmesi şu sonuçları doğurmaktadır: (Turan, 2008: 77-78).
Sohbet odaları, e-posta grupları ve sosyal paylaşım ağları ebeveynler tarafından denetlenemeyeceği
için çocuklar beklenmedik tehlikelerle karşı karşıya kalabilmektedirler.
Çocuğun kişisel bilgilerinin ele geçirilmesi ya da buluşmaya ikna edilmesi olumsuz sonuçlar
doğurabilmektedir.
Çocuklar reklamlar aracılığıyla yanlış yönlendirilebilmekte ve zararlı (şiddet, pornografi) içeriklerle karşı
karşıya kalabilmektedirler.
Ödül, oyun, hediye… vb. nedenlerle çocuklar sanal ortamda kandırılabilmektedir.
Sartori’nin günümüz teknolojisine yönelik görüşleri dikkate değerdir. Ona göre sayısal çağın rahatlığı,
uyuşturucunun insanlara vermiş olduğu rahatlığa benzemektedir. Web sitelerinde dolaşma, karşılıklı oyun
oynama, anonim bir şekilde oluşturulan kimlikler sanal dünyanın her yaştan her kesime sunduğu hizmet ve
uygulamalar arasında yer almaktadır. Böylece toplum, içinde yaşanılan gerçeklikten koparak sanal dünyanın bir
parçası haline gelmektedir. Ailelerin internet konusunda gereken bilgi düzeyine sahip olmaması çocuğu olumsuz
bir şekilde etkilemektedir. Saphiro, bilgisayar ve internet teknolojisinin gelişim göstermesiyle birlikte sıcak
iletişimin ve insani ilişkilerin zedelendiğini savunmaktadır. (Kır, 2008: 86) Kurulan soğuk iletişim nedeniyle
bireylerin ufku daralabilmekte ve önlerine çıkan fırsatlardan yoksun kalabilmektedirler.
Her toplulukta olduğu gibi ailede de hiyerarşik bir düzen bulunmaktadır. İlk eğitim toplumun en küçük birimi
aile içerisinde yer alan anne ve baba tarafından çocuğa verilmektedir (Elmacıoğlu, 2012: 69-70). Bu açıdan
ebeveynlerin çocuğa karşı görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Özellikle internet konusunda ailenin çocuğa
aydınlatıcı bilgiler sunması ve çocuğu olumlu bir şekilde yönlendirmesi bireysel gelişim açısından büyük önem
arz etmektedir. Karan (2006: 36-38), ebeveynlerin, çocukları internetin zararlı etkilerinden koruyabilmesi adına
dikkat edilmesi gereken noktaları şu şekilde sıralamaktadır:
Ebeveynler, çocuklara özgüven aşılamalı ve olumsuzluk teşkil edecek davranışların önüne geçilebilmesi
adına çocuklarla paylaşımda bulunmalıdır.
Çocuklarla sürekli diyalog kurulmalı ve internet ortamında neler yaptığı öğrenilmelidir.
Çocuğa kişisel bilgilerin önemi anlatılmalı ve bu bilgilerin kimseyle paylaşılmaması gerektiği izah
edilmelidir.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
342
Ebeveynler kimi zamanlar çocukla birlikte internet başına oturmalı ve onlara sanal âlemin avantaj ve
dezavantajları aktarılmalıdır.
Çocuklara internette de reel dünyada olduğu gibi davranması gerektiği öğretilmeli ve saygı unsurunu
elden bırakmamaları gerektiği vurgulanmalıdır.
Çocuklara, etik ve ahlak kurallarına internette de uyulması gerektiği aşılanmalıdır.
Çocuklara telif haklarının önemi anlayacakları bir şekilde anlatılmalı ve yapılan paylaşımlarda dikkatli
olunması gerektiği öğütlenmelidir.
Koruyucu ve takip edici programlar kullanılmalı ve çocuğun aktivitelerinden haberdar olunmalıdır.
Çocuğa internet ortamında yanlış bilgilerin olabileceği aktarılmalıdır.
Çocuk sanal arkadaşlıklara değil, reel arkadaşlıklara yönlendirilmeli ve arkadaşlığın önemi
vurgulanmalıdır.
Anneler ve babalar çocukların geleceklerine ve kaderlerine doğrudan etki edebilmektedir. Bu açıdan
ebeveynlerin birbirleriyle uyumlu bir şekilde hareket etmeleri çocuğun gelişimi açısından önem arz etmektedir
(Solak, 2008: 45). Bilgi ve kültür düzeyi yüksek bir ailede yetişen çocukla, bunun tam tersi bir ortamda hayata
hazırlanan çocuğun olay ve olgulara karşı tutumu çok farklı olmaktadır. Dolayısıyla öncelikle ailenin internet
alanında gerekli bilgi düzeyine sahip olması beklenmektedir. Ailelerin internet konusunda yeterince bilgiye
sahip olamaması çocukların bu mecraya farklı bir şekilde yaklaşmasına neden olmaktadır. Çocuklara internetin
detaylı bir şekilde aktarılabilmesi, sanal ortamın avantajlarının-dezavantajlarının aktarılması ve onların doğru bir
şekilde yönlendirilebilmesi için öncelikle anne ve babaların internet konusunda bilgi sahibi olması daha sağlıklı
bireylerin yetişmesine temel teşkil edecektir.
Ebeveynlerin İnternete Yönelik Tutumları
Sağlıklı bir aile içi iletişimin temelini anne ve babaların çocuklara yönelik olumlu tutum ve davranışları
oluşturmaktadır. Bununla birlikte çocukların istek ve arzularının ebevenyler tarafından dikkate alınıp
alınmaması aile içi ilişkilerin farklı bir boyut kazanmasına neden olmaktadır. Özellikle internetin cezbedici
ortamı ve çocukların bu mecrayı çeşitli amaçlarla kullanması ebeveynlerin sanal dünyaya bakışını
değiştirebilmektedir. Bu nedenle ebeveynlerin internete yönelik tutumları tespit edilmeye çalışılmıştır.
YÖNTEM
Çalışmada nitel araştırma teknikleri arasında sıkça kullanılan derinlemesine mülakat tekniği kullanılmıştır.
Derinlemesine mülakat tekniği; araştırılan konunun tüm boyutlarını içerisine alan ve çoğunlukla açık uçlu
soruların yöneltilerek kapsamlı yanıtların elde edilmesine imkân tanıyan birebir ve yüz yüze görüşülerek
enformasyon toplanmasına imkân veren veri toplama yöntemidir. Bu yöntem başta sosyal bilimler olmak
üzere; tıp ve iş dünyasında da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır (Tekin, 2006: 101)
Bireylerin olaylara, konulara ya da durumlara yönelik tutum, görüş ya da duyguları tespit edilmek isteniyorsa
yüz yüze görüşülerek yapılan derinlemesine mülakat tekniği en uygun metottur. Katılımcının konuya yönelik
vermiş olduğu cevaplar çerçevesinde duygu ve düşünceler doğru ve tarafsız bir şekilde öğrenilebilmektedir.
Derinlemesine mülakat tekniğinde araştırmacı, araştırdığı konuyla ilgili daha önceden oluşturduğu soruları
katılımcılara yöneltmekte, böylece konuyla ilgili bilgi ya da verileri sistematik bir şekilde toplayabilmektedir.
(Türkünlü, 2000: 544) Bu yöntem sayesinde daha doğru ve nitelikli görüşler elde edilmekte ve katılımcılar
konuya yönelik düşünceleri rahat bir şekilde ifade edebilmektedir.
Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini İstanbul ili Şişli ilçesinde yaşayan aileler oluşturmaktadır. Katılımcıların tespiti esnasında
“amaçlı örneklem” kullanılmıştır. Amaçlı örneklemde evren birbirine benzer alanlara ayrılmaktadır. Bunlar
içerisinde araştırmacının sorunu en iyi temsil edecek grup seçilmektedir. Nitekim araştırmada önemli olan
ebeveynlerin internete yönelik tutum ve davranışlarıdır. Dolayısıyla örneklem grubunu İstanbul ili Şişli ilçesinde
yaşayan 0-6 yaş aralığında çocuğu olan aileler oluşturmaktadır. Fakat Şişli’nin nüfusunun 320 binin üzerinde
olması ve örneklem grubundaki tüm katılımcılara ulaşamama gerekçesi nedeniyle aynı zamanda rastlantısal
örnekleme tekniği de kullanılmıştır. Araştırma çerçevesinde 50 aile ile yüz yüze derinlemesine mülakat
gerçekleştirilmiş ve konuyla ilgili sorulara doğru cevaplar verdikleri varsayılmıştır.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
343
Veri Toplama Araçları
Araştırmada ebeveynlerin internete yönelik tutumlarını tespit etmek amacıyla 5 farklı soru hazırlanmış ve bu
sorular doğrudan kendilerine yöneltilmiştir.
BULGULAR VE YORUM
Sorular hazırlandıktan sonra araştırma sonucunda elde edinilen bulguların yorumlanması kısmına geçilmiştir.
Ebeveynlere öncelikle “Bir gün boyunca internet ortamında geçirdiğiniz zaman dilimi ne kadardır?” şeklinde bir
soru yöneltilmiştir. Bu soruya verilen yanıtlar Tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 1: İnternet Ortamında Geçirilen Zaman Dilimi Frekans ve Yüzde Tablosu
İnternet ortamında geçirilen zaman dilimi f %
Hiç (İnterneti kullanmıyorum) 4 8
0-2 saat 19 38
3-6 saat 13 26
7-10 saat 6 12
11-14 saat 5 10
15 saat ve üzeri 3 6
Katılımcıların büyük çoğunluğu (19) 0-2 saat aralığında internete erişim sağladığını belirtmişlerdir. İnterneti hiç
kullanmadığını ifade eden katılımcı sayısı ise 4’tür. Bu periyoddan sonra internette geçirilen zaman dilimi
arttıkça katılımcı sayısının ters orantıyla azaldığı görülmektedir. 3-6 saat aralığında 13 katılımcı (%26), 7-10 saat
aralığında 6 katılımcı (%12), 11-14 saat aralığında 5 katılımcı (%10) ve 15 saat üzeri internet ortamına erişim
sağladığını ifade eden 3 katılımcı (%6) bulunmaktadır. Sonuçlardan da anlaşılacağı gibi ebeveynlerin büyük
çoğunluğu internetten haberdar olmakla birlikte, sanal ortama erişim sağlamaktadır.
Katılımcılara ikinci soru olarak “Öncelikle hangi amaçla interneti kullanıyorsunuz?” şeklinde bir soru
yöneltilmiştir. Bu soru ile katılımcıların interneti kullanım gerekçeleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Soruya
yönelik verilen yanıtlar Tablo 2’de sunulmuştur.
Tablo 2: İnternetin Öncelikli Kullanım Amaçlarına Yönelik Frekans ve Yüzde Tablosu
İnternetin öncelikli kullanım amaçları f %
E-gazete, e-dergi okumak ve haberleri takip etmek 19 38
E-postaları kontrol etmek ve sosyal ağlarda bulunmak 11 22
Oyun oynamak ve eğlenmek 3 6
İş / görev amaçlı erişim 5 10
Film / video izlemek, fotoğraf görüntülemek 3 6
Bilgisayar için gerekli programları indirmek 4 8
Elektronik ticaret gerçekleştirmek 2 4
Çocuğumun ödevlerine yardımcı olabilmek 2 4
Bahis oyunlarına / yarışmalara katılma 1 2
Yukarıda yer alan Tablo 2’de de görüldüğü gibi ebeveynlerin büyük çoğunluğu (19) interneti e-gazete, e-dergi
okumak ve haberleri takip etmek amaçlı kullandığını ifade etmiştir. E-postaları kontrol etmek ve sosyal ağlarda
paylaşımlarda bulunmak amaçlı interneti kullandığını ifade eden katılımcı sayısı ise 11’dir. 11 katılımcı kitlenin
%22’sine tekabül etmektedir. İşi ya da görevli amacıyla interneti kullandığını ifade eden katılımcı sayısı sadece
5’tir. Bilgisayar için gerekli programları indirdiğini belirten 4 katılımcının yüzdelik dilimdeki değeri toplamda
%8’dir. Bu amaçları sırasıyla; film / video izlemek, fotoğraf görüntülemek (3), elektronik ticaret gerçekleştirmek
(2), çocuğumun ödevlerine yardımcı olabilmek (2) ve bahis oyunlarına / yarışmalara katılma (1) takip
etmektedir.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
344
Katılımcılara üçüncü soru olarak “Çocuğunuz internet başındayken hangi hareket / davranışlarda
bulunuyorsunuz?” şeklinde bir soru yöneltilmiştir. Bu soru ile ebeveynlerin çocuklara yönelik ilgi düzeyleri
anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Çünkü ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkileri bireysel gelişim açısından büyük
önem arz etmektedir. Katılımcıların ilgili soruya vermiş olduğu yanıtlar Tablo 3’de detaylı bir şekilde
sunulmuştur.
Tablo 3: Çocuk İnternetteyken Sergilenen Hareketlere Yönelik Frekans ve Yüzde Tablosu
Çocuk internetteyken sergilenen hareket / davranışlar f %
İnternetin olumsuz yönlerine karşı bilgilendirmek 2 4
Çocukla birlikte internette gezinmek / oyun oynamak 9 18
Hangi sitelere erişim sağladığını gözlemlemek 6 12
Kendi işine bakmak / takip etmemek 24 48
Çocuğun ödevlerini yapmasını sağlamak 7 14
Çocuğa kitap / gazete / dergi okumak 2 4
Ebeveynlerin neredeyse yarısı (24) çocukları internet başındayken kendi işleriyle ilgilendiklerini ifade
etmişlerdir. %48’e tekabül eden bu oran oldukça düşündürücüdür. 9 katılımcı (%18) ise çocuğuyla birlikte
internet ortamında gezdiğini ve oyun oynadığını ifade etmiştir. Katılımcıların 7’si ise çocuk internetteyken ev
ödevlerini aradan çıkardıklarını belirtmişlerdir. Diğer alınan sonuçlar ise sırasıyla hangi sitelere erişim sağladığını
gözlemlemek (6), internetin olumsuz yönlerine karşı bilgilendirmek (2) ve çocuğa kitap / gazete / dergi okumak
(2) olmuştur.
Katılımcı ebeveynlere dördüncü olarak “Çocuğunuzu internetin zararlı etkilerinden nasıl koruyorsunuz?”
şeklinde bir soru yöneltilmiştir. Bu soru ebeveynlerin farkındalığını ölçmekle birlikte internetin zararlı etkilerine
karşı çocukları nasıl koruduklarını tespit edebilmek amacıyla yöneltilmiştir. Soruya verilen yanıtlar aşağıda yer
alan Tablo 4’te gösterilmiştir:
Tablo 4: Ebeveynlerin Çocukları İnternetin Zararlı Etkilerinden Korumaya Yönelik Frekans ve Yüzde Tablosu
Ebeveynlerin çocukları internetin zararlı etkilerinden koruma yolları f %
İnterneti sürekli kötülüyorum. 6 12
Filtre ve özel yazılımlar kullanıyorum. 14 28
Sadece benimle birlikte internete giriyor. 5 10
İnternete girebileceği hiçbir araç almıyorum. 8 16
Herhangi bir girişimim yok. 16 32
Kamera ile takip ediyorum. 1 2
Bu soruya verilen yanıtlar araştırmanın başarılı bir şekilde gerçekleşebilmesi adına tatmin edici olmuştur.
Katılımcıların hemen hemen üçte biri (16) çocukları internete korumaya yönelik herhangi bir girişim içerisinde
bulunmadığını ifade etmiştir. Bu oldukça yüksek bir orandır (%32). Filtre ve özel yazılımlar kullandığını ifade
eden (14) ebeveynler ise internetin zararlı etkilerinden haberdar olup özellikle cinsel içerikli sitelerden
çekinmektedir. 8 katılımcı ise çocuğun internete girmemesi adına hiçbir iletişim aracı almadığını ifade etmiştir.
İnterneti sürekli kötülüyorum (6), sadece bizimle birlikte internete erişim sağlıyor (5) ve gizli kamera ile
gezindiği siteleri takip ediyorum (1) diyen katılımcılar da bulunmaktadır.
Katılımcılara “Size göre internet nasıl bir araçtır?” şeklinde beşinci ve son bir soru yöneltilmiştir. Bu soruyla
ebeveynlerin internet teknolojisine bakış açısı tespit edilmeye çalışılmıştır. Soruya verilen yanıtlar Tablo 5’te
görülmektedir.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
345
Tablo 5: Ebeveynlerin İnternete Bakışına Yönelik Frekans ve Yüzde Tablosu
Ebeveynlerin bakış açısıyla internet teknolojisi f %
Bağımlılık yaratan 14 28
Bireylere ve topluma zarar veren 9 18
İhtiyaç duyulan 5 10
İnsanoğluna büyük kolaylık sağlayan 3 6
Eğlendirici ve rahatlatıcı 7 14
Kullanımı kolay 2 4
Bilgi ve enformasyon kaynağı 8 16
Mahremiyeti zedeleyen 2 4
Bu soruya verilen yanıtlar sekiz başlık altında birleştirilmiş olup yanıtların içeriğine bakıldığı vakit; birçok
katılımcının internetin bağımlılık yarattığı fikrini savunduğu (14) görülmektedir. Katılımcılar internetin bireylere
ve topluma zarar verdiğini (9) de ifade etmişlerdir. Bununla birlikte internetin bilgi ve enformasyon kaynağı
olduğu aktaran katılımcı sayısı da (8) azımsanacak ölçüde değildir. 7 katılımcı internetin eğlendirici ve rahatlatıcı
bir teknoloji olduğu ifade etmiş ve çocuklarıyla sık sık internet üzerinden oyun oynadıklarını sözlerine
eklemişlerdir. Diğer cevaplar arasında ise internetin ihtiyaç duyulan (5), insanoğluna büyük kolaylık sağlayan (3),
kullanımı kolay (2) ve mahremiyeti zedeleyen (2) bir teknoloji olduğu yer almaktadır.
SONUÇ
İnternet teknolojisinin hızlı bir şekilde gelişim gösterdiği günümüzde kitle iletişim araçları bu hızlı değişimden
olumlu bir şekilde etkilenmiş ve yapılarını baştan aşağı yenilemişlerdir. Yakınsamanın ortaya çıkması ve mobil
iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte internet bireysel-toplumsal açıdan ön planda yer almaya
başlamıştır. Sosyal paylaşım ağları, elektronik mesajlaşma, blog ve forumlar aracılığıyla internet teknolojisi her
yaştan her kesimin beğenisini kazanmıştır. Ancak internetin olumlu olduğu kadar olumsuz yönleri de
bulunmaktadır. İnternetin olumlu ve olumsuz etkilerinin ebeveynler tarafından iyi bilinmesi çocuk gelişimi
açısından büyük önem arz etmektedir. Unutulmamalıdır ki çocuklar ve gençler toplumların kaderini belirleyecek
yegâne unsurlardır.
Bu araştırmada aile ve çocuk iletişiminde internetin konumu tespit edilmeye çalışılmış; bu amaçla çocuğu
bulunan elli katılımcıya nitel bir araştırma uygulanmış ve araştırma neticesinde elde edilen bulgular
yorumlanmaya çalışılmıştır. Aile ve çocuk ilişkini daha iyi algılayabilmek adına İstanbul ili Şişli ilçesinde yaşayan
ve 0-6 yaş aralığında çocuğu olan ailelerle nitel bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Ebeveynlerin yarısından
fazlasının internette geçirdiği süre günde 2 saatin üzerindedir. Görüleceği gibi ebeveynlerin internete yoğun ilgi
gösterdiğini söylemek mümkündür. Araştırmada ebeveynlerin; e-gazete, e-dergi okumak ve haberleri takip
etmek, e-postaları kontrol etmek ve sosyal ağlarda bulunmak, oyun oynamak ve eğlenmek, iş / görev amaçlı
erişim… vb. gibi nedenlere interneti kullandığı görülmüştür. Ebeveynlerin eksik olduğu en temel nokta ise
üçüncü soruya verilen yanıtlar neticesinde ortaya çıkmıştır. Katılımcıların yarısı çocukları internetteyken onlarla
ilgilenmediklerini ve kendi işlerine baktıklarını beyan etmişlerdir. Bu sonuç ailelerin çocuklarıyla yeterince
ilgilenmediğini gözler önüne sermektedir. Bununla birlikte çocuğuyla ilgilendiğini ve onları internetin olumsuz
yönlerine karşı bilgilendirdiğini ifade eden ebeveynler de bulunmaktadır.
Ebeveynlerin geri plana attığı bir diğer nokta da çocukları internetin zararlı etkilerinden korunma yollarına
yeterince eğilmedikleridir. Ebeveynlerin birçoğu bu konuda herhangi bir girişimlerinin bulunmadığını ifade
etmişlerdir. Ancak filtre ve özel yazılımlar kullandığını belirten katılımcıların varlığı da azımsanacak derecede
değildir. Çocuklarına internete girebileceği hiçbir araç almadığını aktaran ebeveynler de mevcuttur. Ebeveynler
interneti bağımlılık yaratan, bireylere ve topluma zarar veren, bilgi ve enformasyon kaynağı, eğlendirici ve
rahatlatıcı… vb. bir araç olarak tanımlamışlardır. Görüleceği üzere ebeveynler internetin bağımlılık boyutundan
haberdardır.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
346
Elde edilen bulgulardan da anlaşılacağı üzere aileler internet hakkında gereken bilgi düzeyine sahip değildir.
Çocuklardan önce anne ve babaların internet konusunda kendilerini geliştirmeleri ve bu teknolojiyi sağlıklı bir
şekilde kullanmayı öğrenmeleri gerekmektedir. Çocukları hayata hazırlayan en temel varlıkların anne ve babalar
olduğu hatırlanırsa durumun ehemmiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Ailelere medyadan ziyade internet
okuryazarlığı bilincinin aşılanması birincil derecede önemlidir. İnternet okuryazarlığının gelişim gösterebilmesi
adına doğru devlet politikalarının izlenmesi, gerekli medya desteğinin sağlanması ve internet okuryazarlığına
önem verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde internet üzerine yapılan olumsuz tartışmalar artarak devam
edecek ve toplumsal yapı mevcut tartışmalardan olumsuz yönde etkilenebilecektir.
KAYNAKÇA
Atabek, E. (1998). Çocuklar, Büyükler ve Tavşanlar. İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.
Castells, M. (2012). Networks of Outrage and Hope: Social Movements in the Internet Age. Cambridge: Polity
Press.
Çağdaş, A. ve Şahin, Z. S. (2002). Çocuk ve Ergende Sosyal ve Ahlak Gelişimi. Ankara: Nobel Yayınları.
Dahlgren, P. (2009). Media and Political Engagement: Citizens, Communication,and Democracy. Cambridge:
Cambridge University Press.
Demircioğlu, H., Şahin, F. T., Günindi, Y. (2011). Anne Babaların Görüşlerine Göre Aile İşlevleri, Erzincan
Üniversitesi Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, (13)1, 93-105.
Demiriz, S., Öğretir, A. D. (2007), Alt ve Üst Sosyo-Ekonomik Düzeydeki 10 Yaş Çocuklarının Anne Tutumlarının
İncelenmesi. Kastamonu Eğitim Dergisi, (15) 1, 105-122.
Elmacıoğlu, T. (2012). Başarıda Aile Faktörü (Ailede Huzur, Okulda Başarı). İstanbul: Yediveren Yayınları.
Freeman-Longo, R.E. (2000). Children, teens, and sex on the Internet. Sexual Addiction & Compulsivity. The
Journal of Treatment and Prevention, (7),1-2.
Fuchs, C. (2013). Internet and Society: Social Theory In The Information Age. Salzburg: Routledge.
Güler, N., Uzun, S., Boztaş, Z., Aydoğan, S. (2002). Anneleri Tarafından Çocuklara Uygulanan Duygusal ve
Fiziksel İstismar/İhmal Davranışı Ve Bunu Etkileyen Faktörler. Cumhuriyet üniversitesi, Tıp Fakültesi
Dergisi, 24(3), 128-134.
Gülnar, B., Balcı, Ş. (2011). Yeni Medya ve Kültürleşen Toplum, Konya: Literatürk Yayınları.
İçel, K. (1998). Kitle Haberleşme Hukuku, İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.
Karan, G. (2006). Anne Babalar İçin İnternet Rehberi, İstanbul: Epsilon Yayıncılık.
Kır, G. (2008). İnternet ve Gençlik. İzmir: Şenocak Yayınları.
Kırık, A.M. (2013). Gelişen Web Teknolojileri ve Sosyal Medya Bağımlılığı, Bulunduğu eser: Sosyal Medya
Araştırmaları – I “Sosyalleşen Birey. Büyükaslan, A., Kırık, A.M. (Ed.). Konya: Çizgi Kitabevi.
Mavnacıoğlu, K. (2009). İnternette Kullanıcıların Oluşturduğu ve Dağıttığı İçeriklerin Etik Açıdan İncelenmesi:
Sosyal Medya Örnekleri. Medya ve Etik Sempozyumu Bildiri Kitabı. Elazığ: Fırat Üniversitesi.
Özyürek, A., Şahin, F. T. (2005). 5-6 Yaş Grubunda Çocuğu Olan Ebeveynlerin Tutumlarının İncelenmesi. Gazi
Eğitim Fakültesi Dergisi, 25(2), 19-34.
Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching
Şubat 2014 Cilt:3 Sayı:1 Makale No: 32 ISSN: 2146-9199
347
Peterson, M. P. (2013). Cartography And The Internet: Introduction and Research Agenda. Cartographic
Perspectives, (26), 3-12.
Rodopman, A.A., Bereket, A., Ateş, E. (2011). Kim Korkar Ergenlikten (Gençler ve Anne Babalar İçin Ergenlikle
Başa Çıkma Rehberi). İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık.
Solak, A. (2008). Anne-Baba Eğitimi. Ankara: Hayat Boyu Eğitim Gelişim Derneği.
Tekin, H. H. (2006). Nitel Araştırma Yönteminin Bir Veri Tekniği Olarak Derinlemesine Görüşme. İstanbul
Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, (13), 101-116.
Turan, S. (2008). İnternet Ağında Çocuğum (Çocuğumu İnternet ve Bilgisayarın Zararlarından Nasıl Korurum?).
İzmir: Gülyurdu Yayınları.
Türkünlü, A. (2000). Eğitimbilim Araştırmalarında Etkin Olarak Kullanılabilecek Nitel Bir Araştırma Tekniği:
Görüşme. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, (24), 543-559.
Yavuzer, H. (2012). Çocuk Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yörükoğlu, A. (2000). Değişen Toplumda Aile ve Çocuk. Ankara: Özgür Kitabevi Yayınları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder