15 Kasım 2015 Pazar

TELEVİZYONUN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ..

İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
31

TELEVİZYONUN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Güven BÜYÜKBAYKAL*
Özet
Televizyon, ortaya çıktığı andan itibaren insanoğlunun hayatına her alanda girmiş ve vazgeçilmez bir
parçası haline gelmiştir. Televizyon hareket, ses, renk ve ışığı birleştirerek ilgi çekmekte; birden fazla
duyuya yöneldiği için de etkisi artmaktadır. Toplumun en küçük bireyleri olan çocuklar da, günümü-
zün en yaygın ve etkin kitle iletişim aracı olan televizyondan etkilenmektedirler. Çocukların yaşına,
gelişimine, ailesel ve çevresel faktörlerine, izledikleri program içeriklerine bağlı olarak televizyondan
etkilenme düzeylerinin farklılaştığı görülmektedir. Televizyonun etkileri ‘olumlu etkiler’ ve ‘olumsuz
etkiler’ şeklinde ikiye ayrılabilmektedir. Bu makalede televizyonun çocuğun toplumsallaşmasına, psikolojisine,
beslenme alışkanlıklarına, zihinsel-duygusal-fiziksel gelişimine olan etkileri irdelenmiştir.
Ayrıca Türkiye’de çocuklara yönelik şiddetin ve diğer olumsuz olayların yaşanması ve bunların televizyonda
yer alması, basın meslek ilkelerinin dikkate alınmadığı haberlerin yayınlanması çocuklar
üzerinde derin izler bırakabilmektedir. Haberlerin şiddet, kan, kavga ve savaş gibi kavramlarla insanlara
sunulması ve bunların çocuklar tarafından da izleneceğinin hesaba katılmaması, haber denilince
çocukların aklına olumsuz olguların gelmesine neden olmaktadır. Bu makalede televizyonun toplumun
yararına bir kitle iletişim aracı olarak işlevselliğini ve önemini koruyabilmesi için eğitici içerikte programlara
yer verilmesi ve çocuklara yönelik nitelikli yayınların gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Anahtar sözcükler: Televizyon, çocuk, şiddet.
Abstract:The Effects of Television on Children
Television has penetrated almost all fields of human life and become an indispensable part of it since its
advent. Television entices us by combining action, sound, color and light. The fact that it addresses
several senses at a time increases the effect it produces. As the youngest individuals in a society,
children are also considerably influenced by TV, which is the most widespread and effective component
of the mass media. It is observed that children’s level of being influenced by TV shows variation
according to their age, development, family and environmental factors as well as the content of the
programs they watch. The effects of TV can be categorized as the ‘positive effects’ and the ‘negative
effects’. In this article, the effects of TV over the socialization, psychology, eating habits of children
along with their intellectual, emotional and physical development have been analyzed. Besides the
violence towards children along with the other negative events in Turkey and their reflections on TV as
well as the broadcasting of the news disregarding the Principles of Press Ethics produce pernicious
effects on children. Presentation of the news to the audience through the concepts of violence, blood,
fights; wars etc. by disregarding the fact that they can be watched by children as well causes the
emergence of negative concepts in children’s minds. In this article, it is stressed that in order to protect

* Yrd Doç.Dr.İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü.
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
32
the function and importance of TV as a significant element of mass media, there should be educative
programs along with the productions of good quality for children on TV.
Key words: Television, children, violence
...........................................
GİRİŞ
Toplumların geleceği olan çocuklar, gü-
nümüzün en yaygın ve etkin kitle iletişim
aracı olan televizyondan etkilenmektedirler.
Televizyondan etkilenme düzeyleri
çocukların yaşlarına, gelişimlerine, ailesel
ve çevresel faktörlerine, izledikleri programların
içeriklerine bağlı olarak farklılıklar
göstermektedir. Televizyonun çocuklar
üzerindeki etkileri, olumlu olduğu kadar
olumsuz da olabilmektedir. Çocuğun dış
dünyayı tanıması ve anlamlandırmasında
televizyonun olumlu etkileri vardır. Önemli
olan televizyonun doğru ve bilinçli bir
biçimde kullanılmasıdır. Ancak günümüzde
çocuklar çoğu zaman eğitici-öğretici
yayınlardan çok, ailelerinin tercih ettikleri
programları izlemektedirler. Televizyondan
gönderilen mesajlar karşısında korunmasız
olan çocuğun, yaşamının belli
dönemlerinde bu kaydedilen mesajlar açı-
ğa çıkmaktadır. Bazı televizyon programları
çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimine
olumlu etkilerde bulunurken bazıları ise
son derece olumsuz etkilere yol açabilmektedir.
En yaygın ve etkin toplumsallaştırma
araçlarından biri olan televizyon yanlış
kullanıldığında ise aile içi ve dışı toplumsal
ilişkileri en alt düzeye indirmesi bakımından
çocuğun toplumsallaşmasının baş
düşmanı olabilmektedir.
Televizyonun çocuklar üzerindeki etkilerinin
irdeleneceği bu çalışmada konuyla
ilgili olarak çeşitli kaynaklar taranarak,
televizyon ve çocuk olgusu ayrı başlıklarda
ele alınacaktır. Televizyonun çocuğun toplumsallaşmasına
olan etkisinin yanı sıra
çocukların zihinsel-duygusal-psikolojik ve
fiziksel gelişimlerine olan etkileri belirtilecektir.
Ayrıca günümüzde son derece
önemli olan bir diğer konu da televizyondaki
şiddetin çocuklar üzerindeki etkileridir.
Bu bağlamda şiddetin tanımı yapılarak,
çocukların televizyon programlarından
olumsuz etkilenmemesi için ailelere ve
televizyon kanallarına düşen görevlere de
yer verilecektir.
 Televizyon Olgusu
Televizyon, ortaya çıktığı andan itibaren
insanoğlunun hayatına her alanda girmiş
ve vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.
Televizyon belli bir toplumsal yapı-
nın, ekonomik, siyasal, teknolojik ve
kültürel ürünüdür. Televizyonun ortaya
çıkması ve gelişmesi ait olduğu
yapının gereksinimlerine olduğu kadar
çıkışıyla birlikte oluşturulan veya
örneğin kullanımlar ve doyumlar yaklaşımının
araştırmalarla desteklediği,
kişisel gereksinimlerin giderilmesine
bir yanıttır (Erdoğan&Alemdar,
2001:169).
Postman’a (1994:90) göre; en küçük çocuklar
dahi televizyon izlemekten men edilmezler.
En kötü yoksulluk bile televizyondan
vazgeçmeyi gerektirmez. En iyi
eğitim sistemi bile televizyonun belirleyiciliğinden
kurtulamaz. Ve en önemlisi,
kamuoyunu ilgilendiren hiçbir konu (politika,
haber, eğitim, din, bilim, spor) televizyonun
ilgi alanının dışında kalmaz.
Yani, halkın bu konuları kavrayış biçimi
tamamen televizyonun yönelimleriyle
şekillenmektedir.
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
33
Yine Postman’ın (1994:90) ifadesine
göre;
Televizyon daha ince yollarla da kumanda
merkezidir. Örneğin, diğer medya
araçlarından yararlanışımız ağırlıkla
televizyonun yönlendiriciliğiyle olmaktadır.
Telefon sisteminin nasıl kullanılacağını,
hangi filmlerin görüleceğini,
hangi kitap, kaset ve dergilerin alınaca-
ğını, hangi radyo programlarının dinleneceğini
televizyondan öğreniriz. Televizyon
iletişim ortamımızı, başka hiçbir
iletişim aracının gücünün yetmeyeceği
tarzlarda bizim adımıza düzenler.
Diğer kitle iletişim araçlarıyla karşılaştırıldığında
televizyonun ön plana çıktığı ve
her geçen gün teknolojik gelişmelere paralel
olarak kendini yenilediği ve bir çok
gereksinimi karşıladığı görülmektedir.
Televizyon temelde haber verme, eğitme
ve eğlendirme işlevlerini içeren, kitlelere
değişik tür ve amaçlarla hazırlanmış programlar
aracılığıyla sürekli mesajlar iletmektedir.
Gelişmiş ülkelerde enformasyon
kaynağı olarak görülen radyo ve özellikle
televizyonun enformasyon dağıtımındaki
önemi gün geçtikçe daha da artmaktadır.
Bu bağlamda belli bir toplumsal yapının,
ekonomik, siyasal, kültürel ve teknolojik
ürünü olan televizyon gündelik hayatın
ayrılmaz bir parçası olarak hızla yaygınlaşmaktadır.

Televizyonla insanın bütünleşmesi o kadar
yoğundur ki televizyonun aracılık işlevi
ortadan kalkmıştır.
Televizyon günlük yaşamımıza o kadar
yakından uyar ki ‘aracılık’ hissini yitiririz.
Böylece örneğin, Martin Luther King
suikastını ‘hatırlarız’; Rodnay King’in
dövülmesini ‘hatırlarız’; Fransa ve Brezilya
arasındaki 1998 futbol finalini ‘hatırlarız’.
Kafalarımızda bu anların canlı
görüntüleri vardır, öyle ki ‘John
Kennedy’nin vuruluşunu hatırlıyor musun?’
ya da ‘ilk aya inişi hatırlıyor musun?’
diye sorulduğunda ‘yo hayır, orada
değildim; ama olayın aracılı versiyonunu
hatırlıyorum’ yanıtını vermeyi dü-
şünmeyiz. ‘Evet, altıncı sınıftaydım, korkunçtu
değil mi? (ya da inanılmazdı, ya
da her neyse) deriz. Bu (ve çoğu) olaylarda
olayın aracılı ‘belleği’ ile ‘olayın’
kendisi tek ve aynıdır (Edles,2006:83).
Ayrıca televizyonun, hareket, renk ve sesi
birleştirerek ilgi çektiğini aynı zamanda
birden fazla duyuya yönelerek etkisini
arttırdığını söyleyebiliriz.
 Çocuk Olgusu
Çocuğu tanımlamak gerekirse, ‚0-18 yaş
arasında olan tüm bireyler genelde tüm
toplumlarda çocuk olarak kabul edilirler.
18 yaş ise yetişkinliğin, ergenliğin sınırı
olarak görülür‛ (Pembecioğlu, 1997: 253).
Yine bir başka tanıma göre çocuk; ‚bebeklik
çağı ile ergenlik çağı arasındaki gelişme
döneminde bulunan insan. Çocukluk, çocuk
olma durumu, insan hayatının bebeklik
ile ergenlik arasındaki dönemi. Çocuklar
negatif bir şekilde yetişkin olmayanlar
olarak tanımlanmaktadır‛ (Polat, 2001:62).
Toplumun çocuğu tanımlayışı ise toplumdan
topluma farklılık göstermektedir.
‚Toplum çocuğu kendi yapısında ona verdiği
değerle tanımlamaktadır. Kimi toplumlar
için çocuk üretimin bir parçası, iş
gücü olarak toplumun işlevsel öğeler yüklediği
birimlerinden biridir. Kimi toplumlar
için ise, çocuk, dışlanan toplumsal ve
bireysel olarak değer verilmeyen bir konumdadır‛(Öcel,
2002:29).
Çocuğun farklı açılardan gelişim sürecinde
televizyonun etkilerine bakmadan önce;
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
34
gelişim kavramını ve çocuğun gelişim sü-
recini tanımlamak gerekmektedir.
Gelişim, organizmada iç ve dış etkenler sonucu,
birbirine bağlı ve düzenli biçimde ortaya
çıkan, ilerleyici bir dizi değişiklikler
olarak tanımlanır<Gelişim genel anlamda
bilişsel, psikososyal ve fiziksel olmak üzere
üç alanda oluşur. Gelişim alanları birbirleriyle
doğrudan veya karmaşık yollardan
etkileşim içindedir. Sağlıklı çocuklarda gelişim
bu üç alandaki karşılıklı etkileşim sü-
recinde gerçekleşir<Çocuk bu üç alandaki
etkileşim sonucu gelişimini tamamlamaktadır.
Gelişim üzerine etki eden etkenler biyolojik
(olgunlaşma) ve çevresel etkenler
(sosyalleşme) olarak sınıflanmaktadır. Televizyonun
da içinde olduğu kitle iletişim
araçları, çocuk gelişimine çevresel etkenler
kategorisinde etki etmektedir (Ertürk &
Gül, 2006:19-20).
Bilişsel alan zihinsel-algısal, psikososyal
alan da duygusal alan olarak tanımlanabilmektedir.

Genel olarak çocuğun gelişim sürecine
bakıldığında dört ayrı dönem görülmektedir:
-Bebeklik dönemi (0-2 yaş)
-İlk çocukluk dönemi (3-6 yaş)
-Son çocukluk dönemi (7-11 yaş)
-Ergenlik dönemi (12-18 yaş)
Çocukluk dönemi genellikle bireyin anne
ve babasına bağlı olmak durumunda oldu-
ğu dönemdir. Duygusal ve toplumsal etkileşim
ve iletişimin güçlü olduğu aile ortamında
yetişen çocuklar çoğunlukla dengeli
ve sağlam bir kişilik yapısı sergilerler. Aile
çocuğun ilk toplumsal deneyimlerini kazandığı
kurumdur. Bireyin topluma karşı
tutum ve davranışları, geniş ölçüde çocuk
yıllarındaki öğrenme deneyimlerine bağlı-
dır. Çocuğa yönelik tutum ve davranışlar,
çocuğun gelişiminde ve ileriki yaşantısında
büyük önem taşır. Çocuğun aile fertleriyle
olan ilişkisi, tüm yaşama karşı aldığı tutum
ve davranışların temellerini oluşturur.
Örneğin aile içindeki iletişim ve yakın çevre
ile olan etkileşim çocuğun güvensiz ve
endişeli oluşunda önemli rol oynayabilece-
ği gibi özgüveni olan, kendisiyle barışık bir
birey olarak yetişmesinde de etkili olabilmektedir.
Çocuğun gelişiminde olumlu bir
çevre yaratmak, sevgi dolu ve anlayışlı bir
yaklaşıma bağlıdır. Böyle bir yaklaşımdan
uzak yetişen çocuk ileriki yaşantısında
olumsuz davranışlar sergileyebilmektedir.
 Televizyonun Çocuklar Üzerindeki
Etkileri
Toplumun en küçük bireyleri olan çocuklar,
günümüzün en yaygın ve etkin kitle
iletişim aracı olan televizyondan etkilenmektedir.

Farklı ailelerden dolayısıyla ekonomiksosyal-psikolojik-kültürel
yapıları ve bireysel
özellikleri farklı çocukların televizyondan
aldıkları ve bundan etkilenme şiddetleri
değişkenlik göstermektedir. Bir çocuğun
yaşı, televizyonda hangi programları seyrettiği,
ne kadar süre televizyonun önünde
kaldığı, kimlerle birlikte bu etkileşimi paylaştığı
gibi pek çok etken, televizyon çocuk
etkileşiminde değişken faktörler olarak kar-
şımıza çıkmaktadır. Örneğin bazı araştırmalara
göre, gelişmiş ülkelerde çocukların
%30’u her gün en az 3 saat 28 dakika televizyon
izliyor, iki yaşında televizyonu açıp
kapatabiliyorlar, çocuklar orta öğrenimleri
süresince 12 bin saat okulda, 15 bin saati de
televizyon önünde geçirmekteler (Ertürk,
2004:271).
Kimi uzmanlara göre televizyonun çocukları
bu derece etkisi altına almasında tek
etken çocukların televizyon programlarına
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
35
olan düşkünlüğü değildir. Sürekli çalışmak
zorunda olan ebeveynlerin ilgisizliği ve
zamansızlığı çocukları televizyona yöneltmektedir.
Çocukların uzun saatler televizyon
karşısında kalmalarında çocuklara
yönelik yayınların arttırılması ve etkinleştirilmesi
de büyük önem taşımaktadır.
Televizyonun çocuklar üzerindeki belli
başlı etkileri şu şekilde sıralanabilir: Tüketim
toplumu bireyi olmaları üzerine etkileri,
cinsel kimliğin oluşması ve karşı cinsle
olan ilişkiler üzerine etkisi, anne-baba ile
ilişkisi üzerine etkisi, şiddet eğilimlerine
etkisi, okumaya, düşünmeye ve başarıya
etkisi, kültürel yabancılaşmaya ve dildeki
yozlaşmaya etkisi, kendi kimliklerinin olu-
şumuna etkisi ve çocukluğun yitirilişine
etkisi.
Televizyonun etkileri olumlu ve olumsuz
etkiler şeklinde ayrılabilmektedir. Televizyon
izleyen çocuklarda öncelikli olarak
ders çalışmaya karşı isteksizlik, okuma
alışkanlığının yerleşmemesi, şiddete baş-
vurma ve saldırganlığın artması, kendini
doğru bir biçimde ifade edememe, kendini
televizyondan izlediği kahramanın yerine
koyarak gerçeklerden uzaklaşma, toplumsal
ilişkilerde güçlüklerle karşılaşma ve
uzun süre televizyon karşısında kalmanın
yarattığı çeşitli sağlık sorunları televizyonun
olumsuz etkilerinin birer sonucudur.
Günümüzde bir çok etkisi olduğu bilinen
televizyonun gelişmekte olan çocuk
beyni için taşıdığı olumsuz etki, çocukların
televizyon izleme alışkanlıklarının
kontrol edilmesi gereğini ortaya koymuştur.
Çocukların dikkatlerini toparlayabilme
sürelerinin kısalığı da göz
önüne alınacak olursa, televizyonda
hızla akan görüntüler çocuklarda konsantrasyon
ve dikkat dağınıklığı oluş-
masına neden olabilmektedir.
Ertürk’ün(2004:274) de belirttiği gibi;
Televizyonda görülen bombardıman
şeklinde hızlı geçen şeyler
(örn:fragmanlar, reklamlar) çocuğun
hızlı geçişler yapmasına ve yapılanmamış
yanlış malzemeler almasına neden
olur. Böylece dikkat süreklilik kazanmak
yerine parçalanır ve kaybolur. Çocuk
içsel olarak anlamlar kuramadığı
için bir şeyler inşa edememeye başlar.
Böylece televizyona teslim olan çocuk
dikkatini toparlayamaz ve gerçek ya-
şamdaki katılımcılıktan, televizyon kar-
şısında pasif izleyici haline geçer. Beyin
araştırmacıları, aşırı televizyon seyretmenin
beyin bağlantılarını engellediğini
ileri sürmektedirler. Bir yetişkinin beyniyle
aynı yapıda olmayan çocuk beyni
gerekli bağlantıları oluşturamadığı için
kopuk ve kesik dikkat aralıkları geliştirir.
Eğer günde 2-4 saatten fazla televizyon
seyrederse beyin fonksiyonları uyu-
şarak bağlantılar tembelleşir ve televizyonun
uyuşturucu etkisi ile beyin tek
bir konuda odaklaşamayarak konudan
konuya atlar hale gelir ve dikkat sürekliliğini
kaybeder.
Burada televizyonun çocuklar üzerinde ne
derece olumsuz etkisi olduğu açıkça belirtilmektedir.
Ebeveynler tarafından belki de
çok fazla üzerinde durulmayan bu olumsuz
etki çocuklarda algılama ve bir konuya
odaklanamama gibi sorunlara neden olabilmektedir.
Hatta küçük yaşlardan itibaren
çok fazla televizyon karşısında zaman
geçiren çocuklarda geç konuşma ya da
cümle kuramama gibi sorunlarla da karşı-
laşılabilmektedir. Bu sorunlar daha ileriki
yaşlarda, örneğin okul çağındaki çocuklarda
da derslere ilgisizlik ve algılama güçlü-
ğü şeklinde kendini göstermektedir.
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
36
Günümüzde televizyonun okumayı etkilediği
yadsınamaz bir gerçektir. Çocuklara
yönelik yayınların çeşitliliği onları kitap
okumak yerine, televizyona bağlamaktadır.
Televizyonun görselliği çocukları fazlasıyla
etkilemekte ve böylece her geçen sene çocuklar
daha fazla televizyon izlemekte,
daha az kitap okumaktadırlar. Çocukların
büyük bir çoğunluğu zamanını ailesiyle,
arkadaşlarıyla geçirmek, sosyal etkinliklerde
bulunmak, dersleriyle ilgilenmek ya da
okumak yerine televizyon izleyerek geçirmektedirler.
Akbulut’un (2001:366) konuyla ilgili
görüşleri ise şu şekildedir; ‚Televizyon
çocukları bugün ‘çocuk edebiyatı’na
yönelmemektedir. Önceki nesiller gibi
eski öyküleri, geleneksel hikayeleri bilmemektedirler.
Okudukları kitaplar
oynadıkları oyuncaklar genellikle televizyon
kahramanları, canavarları, robotları
vb.’dir.‛
Önder ve Dağal’a (2006:174) göre ise;
Olumsuz içerikli programların yanı sıra;
bazı televizyon programlarının çocukta istenen
sosyal davranışı geliştirme, paylaş-
ma, yardımlaşma duygusunu aşılama, zihinsel
gelişim sürecini hızlandırma, erken,
etkin ve çabuk öğrenmeyi geliştirme, bilinmeyen
dünyaları keşfettirme, başka insanlarla
duygudaşlık kurabilme, dil gelişimini
hızlandırma gibi çocuğun birey olarak
gelişimine büyük katkıları vardır (Önder &
Dağal, 2006:174).
Çocuğu pasifize ettiği şeklinde eleştiriye
uğrayan televizyonun, eğitsel içerikli programları
çocuğu aktif bir biçimde fiziksel ve
zihinsel bir biçimde çabaya yönlendirebilmektedir.
İzlenilen programın içeriği ve ne
kadar süreyle izlendiği, çocuğun başarı
performansını etkileyebilmektedir. Eğer
televizyon doğru ve bilinçli bir biçimde
kullanılırsa, eğitsel içerikli programlarla
çocuğun dikkatini yoğunlaştırma süresini
arttırabilmektedir.
Yine televizyonun olumlu etkileri ele alındığında,

Özellikle etkileşimli televizyon yayıncılığının,
yani izleyicinin yayın sırasında
elindeki uzaktan kumanda cihazıyla
içeriği seçme (örneğin bir şarkının
seçimi), bilgi üretimine katılma
(örneğin bir matematik probleminin
çözülmesi), öyküye müdahil olma
(örneğin herhangi bir film ya da dizinin
karakterlerinden birinin davranı-
şı, eylemi konusunda karar alma),
görsel kompozisyonuna müdahale
etme (örneğin bir konser yayınında
görüş açısını değiştirme, bir futbol
maçının naklen yayınında istenen
kameradan maçı izleyebilme) olanaklarını
sağlayan teknolojik gelişmenin,
çocukların öğrenmelerini kolaylaştı-
ran ve eleştirel izleme becerilerini geliştiren
programlar üretilmesi için yeni
olanaklar sağladığı görülmektedir
(Mutlu, 2005: 174).

 Televizyonun Çocuğun Toplumsallaşmasına
Olan Etkileri
Televizyonun çocuğun toplumsallaşmasına
etkileri açısından konuyu ele almadan önce,
toplumsallaşmanın tanımını yapmak
yerinde olacaktır. Toplumsallaşma, bireyin
içinde bulunduğu veya bulunacağı sosyal
hayatın asgari gereklerine hazır ve uygun
hale gelmesini sağlayan öğrenme ve uyum
süreçlerinin tamamına denir. Televizyon
da olumlu ya da olumsuz program içerikleriyle
birlikte en yaygın ve etkin toplumsallaşma
aracıdır. Televizyonun çocuğun
toplumsallaşmasına olan olumlu etkilerin-
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
37
de çocuk; izlediği herhangi bir eğiticibilgilendirici
programdaki içeriği, programı
izleyen diğer arkadaşlarıyla paylaşarak
bir sosyal ortamın doğmasını sağlayabilir.
Yine televizyonun sunduğu modelleri taklit
eden çocuk, bunları başka bir ortamda
yeniden sunar, dramatize eder ve sonuçta
toplumsallaşır. Aile yaşamının bir parçası
olan televizyonun yayınlarında aile fertleri
bir araya gelmekte, program seçimleri beraber
yapılmakta ve bunlar üzerinde farklı
yorumlar paylaşılmaktadır.
Televizyonun çocuğun toplumsallaşmasına
olan olumsuz etkilerine bakılacak olursa;
öncelikle uzun süre televizyon karşısında
kalmak çocuğun çevresine olan ilgisini
azaltır. Böylece çocuk arkadaşlarıyla oyun
oynamak, aile fertleriyle bir arada olmak,
spor yapmak, resim yapmak, sinematiyatroya
gitmek gibi toplumsal faaliyetlerden
uzaklaşır. Televizyonda izlediği her
şeyi ‘gerçekmiş’ gibi kabul edip, yanlış
tutumlar sergileyebilir. Bunun en somut
örneği geçtiğimiz aylarda televizyon kanallarında
gösterilen devrik lider Saddam’ın
idam görüntülerini izleyen ve bu görüntü-
leri bir oyun olarak algılayan bazı çocukların,
gördüklerinin etkisiyle boyunlarına ip
geçirip ölmeleridir. Bu örnekle televizyonun
bir çocuğun hayatında ne derece
önemli bir yeri olduğu açıkça görülmektedir.
Ayrıca uzun saatler televizyon karşı-
sında kalan çocuk giderek düşünme ve
yorum yapabilme yeteneklerini yitirir.
Programların bir çoğunda kullanılan yanlış
ifadeleri, argo sözcükleri benimser ve toplumsal
hayatta kullanmaya başlar. En
önemlisi de televizyon karşısında izlediği
şiddet içerikli programlar sonucunda şiddeti
günlük hayatın bir parçası kabul ederek
şiddete yönelebilir. Bu da çocuğun
toplumsallaşmasında son derece olumsuz
etkilere yol açabilmektedir.
 Televizyonun Çocuğun Beslenme
Alışkanlıklarına Olan Etkileri
Televizyonun çocuklar üzerindeki bir
etkisi de beslenme alışkanlıklarına yöneliktir.
Kentsel yaşam tarzının ve medyatik
etkilerin, geleneksel beslenme alış-
kanlıklarını hızla değiştirdiği bir gerçektir.
Günümüzde fast-food tarzı beslenme
ve hazır gıdaların tüketimi giderek
günlük beslenmenin büyük bir bölümü-
nü oluşturmaktadır. Konuyla ilgili olarak
Doğan ve Söz’ün (2006:56-69) görüş-
leri ise şu şekildedir:
Çocukların sağlıklı beslenmesi, dolayı-
sıyla sağlıklı bireyler ve giderek sağlıklı
bir toplum anlamına gelmektedir. Medyanın
toplumu yönlendirme ve ikna etme
gücü, ailelerin özellikle çocukların
beslenme alışkanlıkları ile besin ürünleri
satın alma ve tüketme kararlarını pozitif
veya negatif etkilemektedir< Özellikle
televizyonda yayınlanan hazır gıda reklamları
bu yaş grubu çocuklara yönelik
mesajlar içermektedir. Bu etkisi ise onları
reklamı yapılan gıda ürününe sahip
olmaya yönlendirmektedir. Sağlıklı beslenme
alışkanlıkları yerini tek tip ve çe-
şitli katkı maddeleri içeren fast-food veya
benzeri beslenme şekline bırakmaktadır.
Televizyon izleme süresinin artması
beraberinde fiziksel aktivitenin
azalmasını ve öğün dışı fazla hazır gıda
tüketilmesinin artmasını getirmektedir.
Bu durum ise çocuklarda obezite riskini
artırmaktadır.
Yine herhangi bir besin maddesini sevmeyen
bir çocuk, o besin maddesinin reklamlarını
televizyonda izlediğinde, bir süre
sonra reklamın etkisinde kalarak o besini
yemeye başlayabilmektedir. Şeker bakı-
mından zengin, protein bakımından fakir
gıdaların, birçok katkı maddesini bünyesinde
barındıran gıda ürünlerinin televizyondaki
reklamları çocukları satın almaya
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
38
yönlendirmektedir. Çocukların sağlıklı
beslenme alışkanlığı edinmeleri, ancak
ailelerin bilinçlendirilmeleri ve çevresel
faktörlerin pozitif olmasıyla mümkün olacaktır.

 Televizyonun Çocuğun ZihinselDuygusal-Psikolojik
ve Fiziksel Gelişimine
Olan Etkileri
Televizyonun çocuğun zihinsel ve duygusal
gelişimine olan etkilerinde, bazı televizyon
programları çocuğun zihinsel ve
duygusal gelişimi için yararlı olabilirken,
bazıları ise önemli sorunları beraberinde
getirebilmektedir. Araştırmalar çocukların
televizyon sayesinde birçok zihinsel beceriyi
öğrendiklerini göstermektedir. Özellikle
okul öncesi döneme yönelik hazırlanan
programları izleyen çocukların daha fazla
sıfat, eylem, isim bilgisine ve sözcük da-
ğarcığına sahip oldukları, aşırı derecede
televizyon izleyen çocukların ise diğer
faaliyetlerinin engellendiği, hareketsiz
kaldıkları ve diğer çocuklarla iletişim kurmakta
güçlük çektikleri gözlemlenmektedir.

Televizyona düşkün çocukların zihinsel ve
duygusal gelişimlerinde de sorunlar gözlenebilmektedir.Bu
çocukların öğrendikleri
bilgileri yorumlayamadıkları ya da karşı-
laştıkları olaylar arasında neden-sonuç
ilişkisi kuramadıkları bir gerçektir.
Öztürk’ün (2006:9) de ifade ettiği gibi; ‚Kitap
okumak ve ders çalışmak gibi zihinsel
çaba gerektiren işlerden hoşlanmazlar.
Televizyon karşısında daima alıcı durumunda
oldukları için konuşmaya ihtiyaç
duymamakta, dolayısıyla dil becerileri
gelişmemektedir. Dil becerileri zayıf oldu-
ğu için başkalarıyla diyalog kuramaz, duygularını
ve düşüncelerini doğru ifade edemezler.‛
Yine aşırı derecede televizyon izleyen çocuklarda
olumsuz psikolojik gelişimler
görülmektedir. Hırçınlık, huzursuzluk,
korku, endişe gibi davranış değişiklikleri,
çocukların başlıca sıkıntıları olarak ön plana
çıkabilmektedir. Fiziksel gelişimine olan
etkilerine bakıldığında, uzun süre televizyon
karşısında oturan çocukların yatma
saatlerinin geciktiği ve uyku probleminin
ortaya çıktığı görülmektedir. Çocukların
saatlerce televizyon karşısında oturmaları
hareketsizliğe ve sonucunda şişmanlamalarına
yol açmakta ve sürekli yorgunluk hissetmelerine
neden olmaktadır. Yine uzun
süre yere yüzü koyun yatıp, dirseklerini
yere dayayarak kıpırdamadan televizyon
izleyen çocuklar, eklem rahatsızlıkları çekebilmektedirler.

Televizyondaki Şiddetin Çocuklar Üzerindeki
Etkileri
Günümüzde şiddet olgusu toplumsal bir
sorun olarak günlük yaşamın her alanında
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle aile bireyleri
arasında, arkadaş ilişkilerinde okullarda,
iş yerlerinde ya da medyada sıklıkla
rastladığımız şiddet olgusu insan yaşamı
açısından oldukça önemli bir konudur.
Şiddet en geniş şekliyle saldırganlıkla
bağlantılı fiziksel ya da sözel bir davranış
biçimi olarak tanımlanabilir. Bu anlamda
şiddet, ‚bir nesne ya da kişiye doğru ye-
ğin ve yönlendirilmiş (patolojik durumlar
dışında) yönlendirilişi kişinin istemediği
ve o kişiyi tahrip edici, yıpratıcı bir eylemi
kimi zaman da eylemden kaçınmayı veya
eylemsizliği içerir‛ (Mutlu,1997:55). Gö-
rüldüğü gibi fiziksel anlamdaki her türlü
saldırı şiddet tanımının unsurları arasında
yer almaktadır, yine fiziksel olmayan, bazı
sözlü davranışların da bu tanımın kapsamına
girdiği görülmektedir. Sessiz, tepki-
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
39
siz kalma, geriye çekilme gibi eylemsizlik
durumları da, ilişkinin bağlamına ve niteliğine
bağlı olarak şiddet gösterisi olarak
kabul edilebilir
İnsan yaşamında derin izler açabilen bu
olguyu Zuhal Batlaş (2004:89) şu şekilde
tanımlamaktadır: ‚Şiddet, insanların psikolojik
veya fizyolojik düzeyde zarar görmesinden,
yaralanmasına ve giderek sakat
kalmalarına hatta hayatlarını kaybetmelerine
sebep olan bireysel ve toplu hareketlerdir.
Biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörler,
saldırgan şiddetin ortaya çıkmasında
rol oynamaktadır.‛ Yine Batlaş konuyla
ilgili teorik yaklaşımlarda saldırganlığın
insan psikolojisinin temelleri, gelişim teorileri
ve sosyal öğrenme teorileri açısından
değerlendirildiğini belirtmektedir.
‚Fiziksel (özel) şiddetin yanında özellikle
günümüz toplumları için geçerli olan ve
eylem öncesinde programlı, hazırlıklı, akıl
ve birliktelikle harmanlanarak ortaya
konmuş kolektif şiddet kavramı, bugünün
uluslararası siyasal dengelerinin oluşmasında
ya da oluşuyor olmasında önemli
bir etkendir‛ (Dinçer & Yılmazkol, 2004:
101). Örneğin grevler, ayaklanmalar,
ihtilaller, soykırımlar ve savaşlar bu kavram
içinde yer almaktadır.
Yapılan çalışmalar ve araştırmalar televizyonun
şiddeti uyarıcı etkisi olduğunu göstermektedir.
Bu bir toplumsal etkileşim
sürecidir. Çünkü örneğin televizyon haberlerindeki
saldırgan davranış modellerinin
izlenmesi; izleyiciyi onlar gibi davranmaya
itmektedir. Haberlerde şiddeti gören çocuklar,
farklı şiddet yöntemlerinden haberdar
olabilmektedirler. Cinayet, saldırı,
tecavüz, savaş gibi içeriğe sahip haberleri
izlemek; çocukları bu gibi olaylara karşı
duyarsızlaştırabilmektedir. Böylece çocuklar
toplumsal yaşamda saldırganlığın kabul
edilebilir bir davranış olduğuna inanmaya
başlayabilmektedirler. Yine yapılan araş-
tırmalar televizyonun tek başına şiddete
yöneltmediğini, ancak özendirdiğini ve
arttırdığını göstermektedir. Şiddet olgusunun
yer aldığı görüntüler, sadece çocuklara
değil, tüm yaş gruplarına yönelik programlarda
yer almaktadır. Şiddet, haberlerden
filmlere, dizilerden çizgi filmlere dek her
yerde yaşamın bir parçası olarak sunulmaktadır.
Bu da şiddetin sıradanlaştırılması
ve önemsenmemesi gibi çok tehlikeli bir
gelişmeyi de beraberinde getirmektedir.
Öte yandan çocukların televizyon izleyebilecekleri
saatlerde şiddet özendirici programlar
yayınlanmaktadır. Çocuklar şiddet
içeren görüntülerden çok fazla etkilenmektedirler.
Sözlü ve görüntülü şiddet, yabancı
sinema ve çizgi filmlerde daha çok yoğunlaşmaktadır.
Çocuklar bedensel saldırı,
korkutma, yıkma, yakma, patlama gibi
şiddet türünden daha çok etkilenmektedirler.
Ne yazık ki çocuklara yönelik her türlü
program seçiminde konuyla ilgili uzman
görüşüne yer verilmemektedir ve aileler
çocuklarının şiddet içeren programları
izleyip izlemediğini kontrol edememektedirler.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun
(RTÜK), Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile
birlikte yaptığı araştırma, televizyondaki
şiddet gerçeğini gözler önüne sermiştir.
1638 anne-baba ile görüşülerek yapılan, TV
Program İçeriklerinin Çocuk ve Gençler Üzerindeki
Etkileri (Milliyet, 2006) konulu araş-
tırmanın sonuçları şu şekilde yorumlanabilir:

Araştırmada anne babalar, çocukların
şiddet ve korkudan etkilenme düzeyini
‘en yüksek’ olarak nitelemişlerdir. Erkek
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
40
çocukları olumsuz davranışlardan kız
çocuklarına göre daha fazla etkilenirken,
kız çocukları korku içerikli yapımların
etkisinde kalmaktadırlar. Çocuklar
günde 3-4 saat televizyon izlemektedirler.
6-17 yaş arasındaki çocuklar ve
gençlerin okul dışındaki birinci etkinliği
televizyon izlemektir. Çocuklar yılda
yaklaşık 900 saati okulda, 1500 saati
televizyon karşısında geçirmektedir. Bu
durum da son derece düşündürücüdür.
İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuk,
yaklaşık 100 bin şiddet sahnesi, 8 bin
ölüm ya da öldürülme sahnesi izlemektedir.
5 çocuktan birinin odasında televizyon
bulunuyor ya da çocuklar televizyon
bulunan odada yatıyor. Medyada
izledikleri şiddet arttıkça çocuklar,
daha fazla saldırgan davranış sergiliyor,
düşmanlık duyguları besleniyor, başkalarının
çektiği acı ve eziyete karşı duyarsızlaşıyor,
şiddeti arzular hale geliyor,
kaygı ve uyku bozuklukları görü-
lüyor. Çocukların izlediği korkutucu
içerik, ayrılık kaygısına yol açıyor, uykudaki
kabusları ve diğer korkuları
artıyor. Araştırmanın bir diğer sonucuna
göre ise; dünyanın tehlikeli ve korkunç
bir yer olduğu inancı gelişiyor,
çocuklar kolay incinebilir hale geliyor.
TV’deki cinselliğin şiddetle birlikte yer
alması küçük çocukların cinselliği yanlış
yorumlamalarına neden oluyor, çocukların
izledikleri yetişkin cinsel davranış-
lar, huzursuzluk ve utanma duygusuna
neden oluyor. Ayrımcılık, alkol, sigara
ve madde kullanımı, suç davranışları,
kaba, bayağı ve küfürlü konuşmalar
özellikle çocuk ve gençlerin beğendikleri
karakterler tarafından sergileniyorsa
taklit etme artıyor.
Televizyon ile şiddet arasındaki ilişki bir
başka açıdan ele alınırsa; kitle iletişim araş-
tırmacılarından George Gerbner, televizyonlardaki
şiddet olaylarını, güç oyununun
kurallarını göstermeye ve mevcut toplumsal
düzeni pekiştirmeye yardımcı en
basit ve en ucuz dramatik araç olarak görmektedir.
Gerbner’in ‘TV ve Kültürel Göstergeler’
konulu çalışmasında; gerçek dünyanın
çarpıtılarak verilmesi de TV’de yer
alan şiddetin gerçek yaşamda yer alandan
on kat fazla olduğu gibi bulgulara yer
vermiştir. İnceoğlu’nun (2000: 14) ifade
ettiği gibi;
Büyük ölçüde toplumsallaşma sürecini
tamamlamış olan yetişkinler saldırgan
davranışları izlerken suçluluk ve
anksiyete duyabilmekte, bunun sonucu
olarak da saldırgan eğilimlerini denetleyebilmektedirler.
Oysa küçükler, yeterince
toplumsallaşamadıkları için saldırganlık
eğilimlerini denetleyemedikleri
gibi gördüklerini de taklit etmeye çalışmaktadırlar.
Şiddetten en çok etkilenen
en korumasız kesim olan çocuklardır.
Her çocuk kendi kişiliği doğrultusunda
etkilenmekte; örneğin korkak bir
çocuk saldırgan sahneleri izleyince saldırgan,
vurucu kırıcı olmamakta, tersine
korku ve ürkekliği artmaktadır. Diğer
yandan, Terminatör veya Rambo gibi
kahramanlar, ‘sorun çözücü’ olarak algı-
lanmakta, Tom ve Jerry gibi çizgi kahramanlar
ise sevimlilik maskesi altında
şiddet eylemlerini gerçekleştirmektedirler.
Nitekim 1970’li yılların Heidi, Şeker Kız gibi
sevgi gereksinimini işleyen çizgi filmlerin
yerini 1980’lerde Robocop, Ninja Kaplumba-
ğalar, Voltron
filmlerde iyiler ve kötüler vardır. Kötüler
çok hırslı, acımasız ve saldırgandırlar. Örneğin
dünyanın pek çok ülkesinde yayınlanan
Power Rangers çok sayıda çocuğu
ekran başına toplayabilmektedir, ancak bu
program Brezilya’da çocukların sorunlarını
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
41
çözmek için şiddete başvurdukları gerek-
çesiyle yayından kaldırılmıştır.
Türkiye’de çocuklara yönelik şiddetin ve
diğer olumsuz olayların yaşanması ve bunların
televizyonda yer alması; basın meslek
ilkelerinin dikkate alınmadığı haberleri
yapılması çocuklar üzerinde derin izler
bırakabilmektedir. Haberlerin şiddet, kan,
kavga, savaş gibi kavramlarla insanlara
sunulması ve bunların çocuklar tarafından
da izleneceğinin hesaba katılmaması, haber
denilince çocukların aklına olumsuz olayların
gelmesine neden olmaktadır. Bazen
çocukların olmaması gereken programlarda
yer aldığı ve yayıncılar tarafından da
kullanıldığı görülmektedir. Her gün ekranlarda
çocuklara yönelik tecavüz haberleri
veya çocukların pornografi aracı olarak
kullanılması gibi gelişmelerle karşılaşılmaktadır.
Toplumun bilgilenmesi ve yaşanan
olaylardan ders alınması iddiasıyla bu
görüntülerin ekranların en çok izlenen
saatlerinde yayınlanması çocukların psikolojilerini
bozmaktadır. Günümüzde toplumun
geleceği olan çocukların sağlıklı geli-
şim ve büyümelerini engelleyen, toplumda
yer edinmelerini zorlaştıran ve haya bakış
açılarını olumsuz etkileyen yayınların varlığını
koruması ve bunların medya tarafından
eleştirilmemesi söz konusudur. Hatta
kitle iletişim araçları, olumsuz yayınların
reklamını ve tanıtımını yaparak bu yayınlara
destek vermektedir.
Temelde haber verme, eğitme ve eğlendirme
işlevlerini içeren, kitlelere değişik tür
ve amaçlarla hazırlanmış programlar aracı-
lığıyla sürekli mesajlar ileten televizyon,
görüntü ve sesi birlikte veren bir kitle ileti-
şim aracıdır. Ayrıca televizyon görüntünün
istenilen çıkarlar doğrultusunda kullanıldığı
bir araçtır. Bu açıdan şiddet içerikli
haberlerin çekiminde muhabirler meslek
ilkelerini dikkate alarak hareket etmelidir.
Türkiye’de ve dünyada binlerce olay ya-
şanmaktadır. Bu olayların kamuoyuna
aktarılmasında muhabirlere önemli görevler
düşmektedir. Bu olayları çocukların da
izledikleri ve etkilendikleri düşünüldü-
ğünde şiddet, kavga ve korku dolu haberler
ekrana getirilirken yasal önlemler ve
meslek ilkeleri dikkate alınmalıdır. Örne-
ğin adliyelerde özellikle şiddet ve gerilim
dolu anlar yaşanmaktadır. Adliyelerin
girişinde ya da çıkışında kavga eden insanların
görüntüleri ekranlara taşınmamalıdır.
İnsanların, yaralı ve kanlı görüntüleri ekranlara
getirilmemelidir. Bir ailede yaşanan
olumsuz gelişmeler sonrasında psikolojik
sorunlar yaşayan ebeveynlerin çocuklarına
veya çevrelerindeki insanlara yönelik gösterdikleri
şiddet dolu davranışlar ile çocukların
dövülme görüntüleri ekranlara getirilmemelidir.
Toplumda suçlu olarak görü-
len insanların linç edilme sahnelerinin zaman
zaman ekranlara gelmesi ve bu görüntülerin
ayrıntılarına kadar uzun dakikalar
yayında kalması yine şiddetin içine çocukları
çekmektedir. Medyanın bu tutumu
nedeniyle çocukların akılları karışmaktadır
ve toplumsal yaşamda çocuklarda saldırgan
davranışlar görülebilmektedir. Yine
örneğin gösterime giren filmlerin şiddet
dolu sahnelerine tanıtım amacıyla haberlerde
yer verilmesi çocukları olumsuz etkileyebilmektedir.
Son zamanlarda her sokakta
yürüyen insanın başına gelebilecek
kapkaç veya gasp gibi olayların da ekranlara
getirilmesindeki görüntülere dikkat
edilmelidir. Bu tip olayların birebir verilmesinden
kaçınması gereken yayıncılar,
çocukların bu görüntülerden etkileneceğini
unutmamalıdır. Çocukluğunda şiddet dolu
haberleri izleyen çocuklar, ileride üzücü
olayların, olumsuz gelişmelerin birer par-
çası olabilmektedirler. Televizyonda yer
alan programların hem yayıncılık ilkeleri
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
42
hem de çocuk hakları doğrultusunda hazırlanması
gerekmektedir. Olumsuz içerikli
haberlerde ve diğer programlarda çocukların
isimlerinin açıklanması ve çocukların
görüntülerinin yayınlanması yasalar tarafından
engellenmiştir. Mağdur edilmiş
çocukların daha fazla zarar görmemeleri
için, oluşturulan yasal düzenlemelere Türkiye’deki
televizyon kanalları uymak zorundadırlar.
Bu noktada yayıncıların temel
görevi, çocukların ve gençlerin rencide
edildiği, suçlandığı, mağdur durumda
yansıtıldığı haberleri vermekten çok; çocukları
bilgilendirici, eğitici ve yönlendirici
haberleri vermek olmalıdır.
SONUÇ VE TARTIŞMA
Çocukları televizyonun olumsuz etkilerinden
korumak için ailelere, yasa koyuculara
ve yayıncılara son derece önemli görevler
düşmektedir. Bu bağlamda çocukların istenmeyen,
olumsuzluk içeren programları
izlemelerini önlemek için bazı ülkelerde VChip
(violence chip) -kanal içi kapatma
yöntemleri- uygulanmaktadır. Bazı ‚ülkeler
düzenlemelerden yola çıkarak çocukları
televizyonun zararlı yayınlarından korumaları
adına genellikle saat ayarlaması,
görsel ikon kullanımı, sesli uyarı ve özdenetim
sistemlerini kullanmaktadırlar‛(Çakır,
2004:473). Ülkemizde de bu tip
düzenlemelere gidilmesine rağmen, televizyon
yayıncılığı alanında birçok sıkıntı
yaşanmaya devam etmektedir.
Çocuğun televizyon programlarından
olumsuz etkilenmemesi için ailelere önemli
görevler düşmektedir. Bunlar; Ertürk’ün
(2004: 276-277) çalışmasında belirttiği gibi
çocuğun;
1. televizyon izleme davranışını günde
bir-iki saatle sınırlandırmak
2. televizyonda neyi seyrettiğinden
haberdar olmak için içerikleri kontrol
etmek
3. televizyonda gördüğü ve anlayamadığı
şeyleri açıklamak
4. televizyon önünde yalnız kalmasını
önlemek
5. televizyonu bir ödül ceza aracı olarak
görmemesine zemin hazırlamamak
6. televizyondan bir çocuk bakıcısı
olarak yararlanmasına fırsat vermemek
7. televizyon izleyerek bütün boş zamanını
doldurmasına izin vermemek
8. televizyonda sadece reklam ve video
kliplerle uyarılmasına izin vermemek
9. televizyon eşliğinde yemek yeme
alışkanlığını kazandırmamak
10. televizyonda izlediği belirlenmiş
programın bitiminde televizyonu kapamak.
Ancak bütün bunlar yerine getirilirken
ebeveynlere büyük sorumluluk düşmektedir.
Ebeveynler her şeyden önce çocuklara
model olduklarını ve gereken durumlarda
kendi alışkanlıklarını çocuklarının
gelişimlerine bağlı olarak düzenlemeleri
gerektiğini unutmamalıdırlar.
Özel televizyonculuğun geliştiği günü-
müzde çocukların gelişimlerini olumsuz
etkileyebilecek durumların denetlenmesine
yönelik uygulamalarda bazı sıkıntılar ya-
şanmaktadır. Televizyon programlarında
suça ve toplumsal normlara aykırı davranışlara
yer verilmemelidir. Çocukları
olumsuz etkileyecek yayın içeriklerinin
belirli bir denetimden geçmesi gerekmektedir.
Düzenlemelere ilişkin olarak da örneğin
RTÜK tarafından planlanan ve kanallarda
yayınlanan programların yanlış
amacı, formatı, içeriği, hedef kitlesi gibi
değişik özelliklerine göre çeşitli gruplandı-
rılmaları kanallarca dikkate alınmalı ve
yayın politikalarında yer almalıdır. Bu
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
43
durum bir programın anne-baba tarafından
içeriğinin bilinmesi ve ona göre çocuk tarafından
izlenmesinde bir sakınca olup olmadığına
karar verilmesi bakımından yararlı
olabilecektir.
Öte yandan televizyon kanallarının yetkililerine
de önemli görevler düşmektedir.
Ulusal ve bölgesel özel televizyonların yanı
sıra en başta TRT’nin eğitici, çocuğun gelişmesini
sağlayan ve doğru mesajlar veren
çocuk programlarının sayısını ve yayın
sürelerini arttırmaları gerekmektedir. Gerekirse
uzmanların çocuk programları hazırlanırken
psikolog, pedagog ve
psikiyatrislerin, bilim adamlarının görüşleri
ve önerileri dikkate alınmalıdır. Gelişmiş
ülkelerde televizyonlarda yayınlanan çocuk
eğitim programları incelenerek, bu
programlara benzer içerikte programlar
yayınlanmalıdır. ‚Okullarda da televizyondan
önemli ölçüde yararlanılmalı, çocuklara
belirli saatlerde, televizyonda eğitici
çocuk filmleri izletilmeli, daha ileriki
sınıflarda ise derslerin yapılmasında yardımcı
araç olarak kullanılmalıdır‛ (Gönenç
& Gönenç, 2004:395). Çocuklar bu sayede
işitsel olarak öğrenmeye çalıştığı dersleri,
televizyonda çeşitli örnek ve deneylerle
izlediğinde unutmayacağı bir biçimde öğ-
renme şansına sahip olabilmektedirler.
Televizyonun toplumun yararına, toplumun
hizmetinde bir kitle iletişim aracı olarak
önemini ve işlevselliğini koruyabilmesi
için eğitici içerikte programlara yer verilmesi
ve topluma yönelik nitelikli yayınların
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu
tarz bir yaklaşım şüphesiz toplumların
geleceği olan çocukların da gelişimlerine
olumlu yönde yansıyacaktır.
KAYNAKLAR
Akbulut, N. (2001).Televizyon Çocukları, İ.Ü. İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı:11, 363-367.
Baltaş, Z. (2004). Şiddet Filmlerinde Çocuk Reklamları, I.Uluslararası Çocuk ve İletişim Konferansı,
88-97.
Çakır, H. (2004). Televizyonun Zararlı Yayınları Karşısında Çocukların Korunmalarına Yönelik
Yasal Düzenlemeler, İ.Ü.İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı:19, 471-487.
Dinçer, M.&Yılmazkol Ö. (2004). Çocuklar Şiddeti Nereden Öğreniyorlar?, I.Uluslararası Çocuk
ve İletişim Konferansı, 99-110.
Doğan, K. N.& Söz B. (2006). Televizyonun Çocukların Beslenme Alışkanlıklarına Etkisi, II.
Uluslararası Çocuk ve İletişim Kongresi, 55-70.
Edles, D. L. (2006) Uygulamalı Kültürel Sosyoloji, Cumhur Atay (Çeviren), İstanbul: Babil Yayınları.
(Orijinal kitabın basım yılı 2002)
Erdoğan, İ. &Korkmaz, A.(2001). Televizyon: Dünyaya Açılan Pencere?, Ankara Üniversitesi İletişim
Fakültesi Yıllık:1999, 169-198.
Ertürk, Y.D. (2004). Çocuk ve Televizyon Etkileşiminde Aile, I.Uluslararası Çocuk ve İletişim
Konferansı, 271-277.
İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
44
Ertürk, Y.D. &Ayşen A.G. (2006). Çocuğunuzu Televizyona Teslim Etmeyin, İstanbul:Nobel Bası-
mevi.
Gönenç, Ö.&Gönenç, Y.A.(2004). Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri, I. Uluslararası Çocuk
ve İletişim Kongresi, 389-396.
İnceoğlu, G.Y.(2000, Ocak 17). Uluslararası Medyada Şiddet ve Çocuk-1, Barometre Gazetesi.
s.14.
Mutlu, E. (2005). Globalleşme, Popüler Kültür ve Medya, Ankara:Ütopya Yayınevi.
Mutlu, E. (1997). Televizyon, Çocuklar ve Şiddet, İ.Ü. İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı:4, 41-77.
Öcel, N.( 2002). İletişim ve Çocuk, İstanbul: Emek Matbaacılık.
Önder, A.& Dağal, B.A.(2006). Okul Öncesi Çocukların Annelerinin ‘Benimle Oynar mısın?’
Çocuk Programını Kalite Kriterlerine Göre Değerlendirmesi, II.Uluslararası Çocuk ve İletişim
Kongresi, 171-184.
Öztürk, Ş. (2006). Televizyonda Şiddet İçerikli Yayınlar Karşısında Çocuğun Durumu, II. Uluslararası
Çocuk ve İletişim Kongresi, 3-22.
Pembecioğlu, N.(1997). Çocukluklarını Yitiren Çocuklar Üstüne, İ. Ü. İletişim Fakültesi Dergisi,
Sayı:6, 253-277.
Polat, O. (2001). Çocuk ve Şiddet, İstanbul:Der Yayınları.
Postman, N.(1994). Televizyon: Öldüren Eğlence, Osman Akınhay (Çeviren), İstanbul: Ayrıntı
Yayınları. (Orijinal kitabın basım yılı 1985)
900 Saat Okul, 1500 Saat TV. (2006, Nisan 21). Milliyet Gazetesi, s.17.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder